Trump’ın 'jeoekonomik intiharı': ABD ekonomisine verdiği hasarın telafisi 10 yıl sürebilir
- Trump’ın tarifeleri sadece bir ticaret savaşı değil, küresel ekonomik düzenin sarsıldığı bir dönüm noktası olarak görülüyor.
- CNBC-e'ye değerlendirmelerde bulunan Dr. Barış Adıbelli'ye göre Trump'ın ABD ekonomisine verdiği zararın telafisi belki 10 yıl kadar sürecek.
- Doç. Dr. Cem Oyvat ise şu anda ekonomik belirsizlik katsayısının pandemi zamanı seviyelerine geldiğini belirterek, tarifelerin Fed’in faiz indirmesini geciktirebileceğini söyledi.

ABD Başkanı Donald Trump, ‘Önce Amerika’ diyerek sürdürdüğü ekonomi politikasıyla, üretimin dünyaya yayılmasını sağlayan küreselleşmeye karşı gümrük vergisi adımını attı. Ancak atılan tarife adımı, ABD’nin küresel liderlik iddiasını zayıflatmakla kalmadı, aynı zamanda ABD iç piyasasında da ciddi sonuçlar doğurdu. Amerikalı tüketici ve üreticiyi doğrudan etkileyerek iç ekonomik dengeleri bozdu. Çin’in büyümesi ise Trump'ın birinci dönemindeki yaptırımlara rağmen durmadı. ABD Ticaret Temsilciliği’ne (United States Trade Representative-USTR) göre Çin, 2024’te ABD’ye ihracatını yüzde 5.8 artırdı.
CNBC-e’ye değerlendirmelerde bulunan Dumlupınar Üniversitesi'nde öğretim üyesi Dr. Barış Adıbelli’ye göre, Trump’ın tarife politikaları ‘jeoekonomik bir intihar’ ve ABD ekonomisine verdiği zararın tamiri belki 10 yıl kadar sürdürecek.
Öte yandan, Trump’ın gümrük vergileri Çin ya da Avrupa’yla yürütülen bir ticaret savaşı olarak yorumlansa da bu politikaların arkasında daha uzun vadeli bir amaç yattığı görüşü de hakim. Buna göre Trump, ABD ekonomisini kontrollü bir şekilde yavaşlatmayı ve borçlanma maliyetlerini düşürmeyi amaçlıyor. Tarifelerle hedeflenen şey aslında ABD ekonomisinin bilinçli olarak soğutulması.
ABD, 2026 yılına kadar yaklaşık 9 trilyon dolarlık borcunu yeniden finanse etmek zorunda. Bu borçların çoğu, pandemi sonrası dönemde, faiz oranlarının sıfıra yakın olduğu bir zamanda ihraç edildi. Ancak bugün ABD'nin 10 yıllık hazine tahvillerinin getirisi yüzde 4.2 seviyesine yükselmiş durumda. Ve her bir puanlık artış, zaman içinde federal bütçeye milyarlarca dolarlık faiz yükü olarak geri dönüyor.
CNBC-e’ye değerlendirmelerde bulunan Greenwich Üniversitesi Ekonomi bölümünde Doç. Dr. Cem Oyvat, şu anda ekonomik belirsizlik katsayısının pandemi zamanı seviyelerine geldiğini belirterek, tarifelerin ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz indirmesini geciktirebileceğini söyledi.
Tartışma yaratan bir diğer konu ise, ABD Ticaret Temsilciliği’nin karşılıklı gümrük tarifelerini hesaplarken kullandığı, Yunan harfleriyle ifade edilen ve karmaşık bulunan formül. Ekonomistlere göre bu formül, süreci basitleştirmek yerine daha da karmaşık hale getiriyor.
‘Trump hiçbir şeyi karşılıksız yapmaz, Türkiye'den de talepleri olacaktır’
Trump’ın tarifeler konusunda Türkiye ve İngiltere’yi ‘kolladığını’ belirten Dr. Adıbelli, “Trump hiçbir şeyi karşılıksız yapmaz, Türkiye'den de talepleri olacaktır” dedi: “Türkiye, Trump’ın dostları arasında yer aldı. Ciddi bir serbest ticaret anlaşmamız yok, büyük bir ihracatımız da yok ama Trump, Türkiye’yi ve İngiltere’yi kolladı. Bu dostluk politikası bir strateji. Çünkü Trump hiçbir şeyi karşılıksız yapmaz. Türkiye'den de talepleri olacaktır.”
‘Trump’ın ticaret politikaları ‘jeoekonomik bir intihar’
‘Trump’ın ticaret politikalarını ‘jeoekonomik bir intihar’ olarak tanımlayan Adıbelli, “Trump küresel hegemonya kuracakken kendisini yalnızlaştırdı” ifadesini kullandı. Ve ekledi: “Trump’ın bu politikaları hem jeopolitik hem jeoekonomik intihardır. Küresel hegemonya kuracakken, kendisini yalnızlaştırdı. Amerikan ekonomisine verdiği zarar belki 10 yıl sürecek. 2026 ara seçimlerinde Cumhuriyetçilerin kaybedeceği öngörülüyor. Kongre elden giderse, Trump topal ördek olur. Gücünün yarısını kaybeder.”
‘Tarifeler Fed’in faiz indirmesini geciktirecek’
Bu noktada finans kurumları ve analistler arasında bir tespit karmaşası da dikkat çekiyor. Trump'ın tarifelerinin ABD'yi bir resesyona sürükleyeceğini düşünenler bir yanda. Halihazırda ABD'nin resesyonda olacağını düşünüp tarifelerinin yeni bir enflasyon dönemi yaratacağını düşünenler diğer yanda. Dolayısıyla ABD ekonomisinin resesyona gireceğinden endişe edenlerin beklentisi faizlerin acilen düşürülmesi. Doç. Dr. Oyvat ise yeni tarifelerin ithal ürünlerin fiyatlarını artıracağını ve bunun da enflasyonist baskıları artırarak Fed’in faiz indirme planlarını geciktireceğini belirtti. Ekonomideki daralma kamu gelirlerini düşürecek ve kamu borcunun Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GYSH) içindeki oranını artırabilecek:
Bu tarifeler çok ciddi enflasyonist etkiler yaratacak. Mesela Wall Street Journal’da çıkan bir habere göre, iPhone 16 Pro’nun maliyeti 300 dolar artmış durumda. Bu sadece iPhone için değil, Doğu Asya’dan gelen birçok tekstil ürünü ve teknoloji ürünleri dahil olmak üzere pek çok ürün için geçerli. Bu da Fed’in faiz indirmesini geciktirecek. Aynı zamanda borçlanma maliyetleri de artabilir. Tarifelerden elde edilecek gelir olabilir ama diğer taraftan ekonomideki yavaşlama, diğer vergi gelirlerini olumsuz etkileyecektir. Bu da ülkenin kamu borcunun GYSH'ye oranını artırır. Çünkü hem vergi gelirleri azalır hem de ekonomik büyüme yavaşlar. Bu ciddi bir risk.
‘Yaptırımlar Çin’i durduramadı’
Trump’ın tüm ekonomik baskılarına rağmen Çin’in büyümeye devam ettiğini belirten Adıbelli, “Trump’ın ilk dönemindeki yaptırımları Çin’in büyümesini durduramadı. Çin, Trump döneminde tarifelere rağmen ABD’ye ihracatını yüzde 5.8 artırdı. Hatta BYD gibi şirketler dünya çapında büyümeye devam etti” dedi.
Çin sadece üretim değil, finans silahıyla da üstünlük kuruyor
Adıbelli’ye göre Çin, sadece düşük maliyetli üretim gücüyle değil, ABD hazine tahvillerindeki baskın varlığıyla da Washington’a karşı güçlü bir koz elde etti: “Çin artık ucuz üretici değil, yüksek kâr peşinde. Tarifeleri avantaja çevirdi. ABD firmaları Çin’den çıkamıyor, çünkü Avrupa’da üretim çok daha maliyetli. Sigorta, sendika, işçilik... Çin tüm bu yüklerden muaf. Ayrıca ABD Hazine kağıtlarının büyük bölümü Çin’in elinde. Tayvan krizi sırasında Çin 'Satarım' dediğinde, ABD piyasaları çöktü. Karşılıklı bağımlılık burada da devreye giriyor.”
‘Üretim büyük ihtimalle Hindistan gibi başka ülkelere kayacak’
Doç. Dr. Oyvat, yatırımcıların tarifeler nedeniyle oluşan belirsizlikten etkilendiğini, üretimin ise Amerika’ya dönmesinin kısa vadede mümkün olmadığını vurguladı. Üretimin, Hindistan gibi daha ucuz işgücü sunan ülkelere kayabileceğini belirten Oyvat’a göre, ürünlerin üçüncü ülkeler üzerinden ABD’ye girmesi tarifeleri etkisiz kılabilir:
“Bu tarifelerden kurtulmak isteyen firmalar belki üretimlerini Amerika’ya kaydırmak isteyebilir ama yatırımlar, belirsizlikleri sevmez. Şu anda ekonomik belirsizlik katsayısı COVID zamanı seviyelerine çıkmış durumda. Yani yatırımlar da olumsuz etkilenebilir. Ayrıca birçok üretim Amerika’ya dönmeyecek. Üretim zincirinin değişmesi zaman alır. Pek çok firma kontratlarını yaptı zaten. Ürün fiyatları yükselirse, Trump’ın popülaritesi de düşecektir. Tarifeler sektörel değil ülke bazlı uygulanıyor. Bu da birçok sektörde istenilen sonucu vermeyebilir. Örneğin Vietnam’da işgücü çok ucuz. Üretim büyük ihtimalle Hindistan gibi başka ülkelere kayacak. Hatta bazı ürünler üçüncü ülkeler üzerinden ABD’ye sokulacak. Bu da tarifelerin amacına ulaşmasını zorlaştırıyor.
‘Trump’ın tarifeleri Bretton Woods sisteminin çöküşüne benziyor’
Cem Oyvat, bazı ekonomistlerin Trump’ın ticaret politikalarını tarihsel bir kırılma anı olarak değerlendirdiğini aktardı. Oyvat’a göre, Varoufakis gibi isimler bu süreci Bretton Woods sisteminin sona erdiği döneme benzetiyor: “Geçen gün eski Yunanistan Maliye Bakanı, iktisat profesörü Yanis Varoufakis’i dinliyordum. O da bazı uzmanlar gibi Trump’ın tarifelerini Bretton Woods sisteminin çöküşüne benzetiyor. ‘O sistemde Amerikan doları altına, diğer kurlar ise dolara endeksliydi. Nixon döneminde bu sistem sona erdirildi. Aynı dönemde Çin’le olan ticari ilişkiler de artmaya başladı. Trump ise küreselleşmeyi tersine çevirmeye çalışıyor’ gibi bir analiz var.”
‘Sanayi üretimi diğer ülkelere kaydı, ABD süreci tersine çevirmek istiyor’
Oyvat’a göre, küreselleşmenin hız kazandığı İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde üretim gelişmiş ülkelerden Çin, Hindistan, Meksika gibi ülkelere kaydı. Trump yönetimi ise bu kaymayı tersine çevirmek, Çin’in yükselişini durdurmak ve aynı zamanda gelir elde etmek için tarifeleri devreye soktu:
İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana küreselleşme devam ediyor ve dünyadaki ticaretin üretimdeki payı artıyor. Bu süreçte sanayi, büyük ölçüde gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere kaydı. Çin, diğer Doğu Asya ülkeleri, Vietnam, Hindistan, kısmen Türkiye ve Meksika bu sürecin önemli aktörleri oldu. Amerika ve Avrupa sanayisini kaybederken, Trump’ın yapmaya çalıştığı şey, bu gelişmekte olan ülkelere giden işleri Amerika’ya geri çekmek. Aynı zamanda Çin, tüm sektörlerde ağırlığını artırıyor ve dünya ekonomisinin liderliği pozisyonuna doğru geçiyor. Trump bu trendi de tersine çevirmeye çalışıyor. Üçüncü gerekçesi olarak da, bu tarifelerle vergi toplamak, gelirleri artırmak ve ticaret açığını kapatmak gibi bir hedefi var.
‘Karşılıklı tarife formülünü karmaşıklaştırmaya gerek yok’
Cem Oyvat, ABD Ticaret Temsilciliği’nin açıkladığı karşılıklı tarife hesaplama formülüyle ilgili, “Karmaşıklaştırmaya gerek yok” derken, basit formüle göre ABD bazı ülkelere ticaret fazlası vermesine rağmen yine de bu ülkeleri tarifeye tabi tutuyor:
“Aslında formül şöyle: Ticaret açığı bölü ithalatın fiyatlara geçişkenlik oranı çarpı fiyatların ithalat talebine esnekliği. Ama pratikte bu zaten ‘ticaret açığı / ithalat’ gibi bir formüle indirgeniyor. O kadar karmaşıklaştırmaya gerek yok. Bu orana göre tarifeler uygulanıyor ama bazı ülkelerde bu oran negatif çıkıyor. Bu da Amerika'nın o ülkelerle ticaret fazlası verdiği anlamına geliyor. Buna rağmen yine de o ülkelere tarife uygulanıyor.”
Ekonomik milliyetçilik ters tepti: Halk artan fiyatlarla yüzleşince destek azaldı
Trump’ın ithalata yönelik agresif tarife politikalarının sadece ekonomik çevreleri değil, doğrudan Amerikan halkını da olumsuz etkilediğini söyleyen Dr. Adıbelli, bu stratejinin hem tüketiciyi hem de üreticiyi hedef tahtasına oturttuğunu ve sonuçta Trump’ın halk nezdindeki desteğinin büyük ölçüde eridiğini dile getirdi:
“Trump'ın tarifeleri ekonomistlerin bile çözemediği politikalar oldu. 185 ülkeye tarife uyguladı ama bu tarifelerin mantığı hala çözülebilmiş değil. Ne halk ne uzmanlar bunun nedenini anlayabildi. Yumurta, akaryakıt gibi temel ürünlerde fiyat artışı başladıkça insanlar bu politikaların sonuçlarını daha net görüyor. Bugün küresel sistemde ‘karşılıklı bağımlılık’ kavramı var. Amerika yalnız hareket edemez. Hard disk Tayland’dan geliyor, yazılım Hindistan’dan, donanım Çin’den. Siz bu ülkelere tarife uyguladığınızda onlar da size aynı şekilde karşılık verir. Amerikan tüketicisinin sırtına biner bu maliyet. Yani 10 dolarlık bilgisayar 1000 dolara çıkar. Ve bunun karşısında halk Trump’ı artık desteklemiyor. Oy oranları düştü. Seçim olsa eski oyu alamaz. Trump’ın 4 yıl sonra tarihin tozlu raflarında kaybolma ihtimali oldukça yüksek.”
‘Trump, ‘Önce Amerika’ diyerek imparatorluk hayaline kapıldı, yalnızlıkla karşılaştı’
Trump’ın ‘Önce Amerika’ sloganıyla başlattığı dış politika stratejisinin, 19. yüzyılın emperyalist Batı tahayyülünü canlandırdığını belirten Dr. Barış Adıbelli, bu anlayışın ABD’yi yalnızlaştırdığını, ekonomik ve diplomatik alanda ciddi kayıplara yol açtığını vurguladı. Adıbelli’ye göre Trump’ın attığı adımlar ABD’yi içe kapanmaya ve dünyadan kopmaya sürükledi.
Trump kendi kazdığı kuyuya düştü diyebiliriz. ‘Önce Amerika’ derken öyle bir Amerika tasvir etti ki, sanki 19. yüzyılın emperyalist Batı'sına dönmek istedi. Merkantilist, sömürgeci, yayılmacı bir anlayışla. Öyle ki, 1800’lerin sonunda ABD'nin parayı koyacak yer bulamadığı döneme atıf yaparak, yine o noktaya döneceklerini söyledi. Hatta kendisini yeni bir Sezar gibi görüp, ABD’yi Roma İmparatorluğu'na benzetti. ‘Önce Amerika’ demekle tüm dünyayı hizaya getireceğini sandı ama tam tersi oldu. ABD, dünya tarafından yalnızlaştırıldı. Pandemi öncesindeki borsa seviyeleri bile düşüşe geçti. Trilyonlarca dolarlık kayıp yaşandı. Amerikan ekonomisi ciddi bir sarsıntı yaşadı ve bu Trump’ın 4 yıllık bir dönemde düzeltebileceği bir şey değil. Sadece verdiği zararları telafi etmek bile siyasi ömrünü aşar. Trump, Çin’i yalnızlaştırmak istedi ama başaramadı. Aksine Çin’e yüzde 54 vergi uyguladı ama bu ABD tüketicisini ve üreticisini vurdu. ABD'nin pazar kaybı arttı. Çin, Japonya ve Güney Kore ortak hareket kararı aldı. ABD'nin Asya-Pasifik'teki müttefikleri bile Trump’ın politikalarına karşı mesafe koydu. Bu durum sadece ekonomik değil, siyasi ve diplomatik anlamda da kayıp demek.
‘Trump Çin’e düşmanlık ederken, Musk orada fabrika açıyor, büyük çelişki’
Barış Adıbelli, “Musk’ın yarattığı negatif hava medya üzerinden Trump’a karşı kullanılıyor. Tesla’nın Asya’da büyümesi sürüyor ama kendi şirketi bile Çin’den çekilmiyor. Trump Çin’e düşmanlık ederken, Musk orada fabrika açıyor. Bu büyük bir çelişki” şeklinde konuştu.
Adıbelli’ye göre, Trump gündemi değiştirmek için İran ile savaş çıkarabilir.