Yenilenebilir enerjinin yolculuğu
- KPMG Türkiye Petrol ve Doğal Gaz Lideri Hakan Demirelli, Türkiye’nin geçmişten günümüze gelen, ithalata dayalı üretim, fiyat istikrarsızlığı, enflasyon, istihdam, artan enerji maliyetleri ve dış ticaret açığı gibi sorunlarla mücadele ettiğini söyledi.
- Dünya Enerji Görünümü'nün (WEO) son sayısı, 2030 yılına odaklanıyor ve temiz teknolojilerin oynayacağı rolü mercek altına alıyor.
- 2030 yılına kadar enerji sisteminde önemli değişikliklerin yaşanması bekleniyor.
Günümüzde, enerjiyle ilgili yapılan değişiklikler bu 10 yılın sonunda küresel enerji sistemini yeni bir boyuta taşıyacak. Elektrikli araçların yollardaki sayısı giderek artacak. Güneş ve rüzgar enerjisinin kullanımı yaygınlaşacak. Isı pompalarına olan ilgi artacak. Tüm bunlar Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre, fabrikalardan araçlara, ev aletlerinden ısıtma sistemlerine kadar çoğu ‘enerji verme’ şeklimizi şekillendirecek.
IEA tarafından yayımlanan Dünya Enerji Görünümü'nün (WEO) son sayısı, 2030 yılına odaklanıyor ve temiz teknolojilerin oynayacağı rolü mercek altına alıyor.
2030 yılına kadar enerji sisteminde önemli değişikliklerin yaşanması bekleniyor. Burada tüketici alışkanlıklarının değişmesi kritik bir rol oynayacak. Örneğin elektrikli araçların sayısı artacak. Tahminler 2030 yılına kadar yollardaki elektrikli araç sayısının neredeyse 10 kat artacağını söylüyor. IEA’ya göre, yenilenebilir enerjinin küresel elektrik karışımındaki payı yüzde 30’dan yüzde 50’ye yaklaştı. Isı pompaları tarafına baktığımızda, ısı pompaları artık, fosil yakıtlı kazanlardan daha fazla satılıyor. Ayrıca rüzgar türbinlerine, kömür ve gazla çalışan enerji santrallerine göre 3 kat daha fazla yatırım yapılıyor.
Eğer ülkeler iklim taahhütlerini zamanında yerine getirirse, temiz enerjideki ilerlemenin daha hızlı gerçekleşmesi bekleniyor.
Fosil yakıtlar üzerinde, hem temiz enerji teknolojilerinin arkasındaki yükselen ivme hem de ekonomik değişimler önemli bir etkiye sahip. 2030 yılına kadar olan senaryoda kömür, petrol ve doğal gaz talebinin zirveyi görmesi bekleniyor. Hatta küresel enerji kaynaklı karbondioksit emisyonları 2025 yılına kadar zirveye çıkacağı söyleniyor.
Fosil yakıtların, küresel enerji arzındaki payı uzun zamandır yüzde 80 civarında. Zirveden sonra, 2030 yılına kadar bunun yüzde 73’e kadar inmesi bekleniyor.
IEA İcra Direktörü Fatih Birol, yaptığı hemen her konuşmada temiz enerjiye geçişin dünya çapında gerçekleştiğini ve durdurulamayacağını söylüyor. Ancak bunun ne kadar yakın zamanda gerçekleştirileceğinin önemli. Birol’a göre hükümetlerin, şirketlerin ve hatta yatırımcıların temiz enerji geçişinin arkasında durması şart.
LNG arzı artacak
Küresel enerji piyasaları, küresel enerji krizinden sert bir şekilde etkilenmişti. Önümüzdeki birkaç yıl içinde piyasalar üzerindeki bu devam eden baskının azalması bekleniyor. Rusya’nın Avrupa’ya olan arzı kesmesinden sonra hem güvenlik hem de fiyat artışlarına ilişkin korkular oldukça fazlaydı. IEA’ya göre 2025’ten itibaren devreye girecek olan yeni sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) projelerinin artışı, 2030 yılına kadar 250 milyar metreküpten fazla yeni kapasite eklenmesine katkı sağlayacak.
Gaz talebindeki büyümeyle birlikte gaz piyasalarında genişleme yaşanması da bekleniyor.
Güneş enerjisi büyümesini sürdürecek
En popüler yenilenebilir enerji kaynaklarının başında güneş enerjisini sayabiliriz. Güneş enerjisi önümüzdeki yıllarda güçlü büyümesini sürdürecek. Hatta mevcut politikalardaki düzenlemelere göre 2030 yılına kadar yeni enerji üretim kapasitesinin yüzde 80’ine güneş enerjisinin katkı sağlayacağı düşünülüyor.
Bu 10 yılın sonunda dünya, yılda 1.200 GW’den fazla güneş paneli üretim kapasitesine kavuşacak. Güneş enerjisine olan talebin ve arzın artmasıyla, kömür yakıtlı enerji üretimiyle bilinen Çin’de de kömür yakıtlı enerji üretimi yüzde 20 azalacak.
Türkiye’nin yenilenebilir enerji hamlesi
Türkiye, 2022 yılının sonlarında Türkiye Ulusal Enerji Planı’nı duyurmuştu. Bu planda, iddialı yenilenebilir enerji hedefleri yer alıyor. Bu hedeflere göre Türkiye, elektrikli üretiminin içindeki yenilenebilir enerji payını 2028 yılına kadar yüzde 50’ye, 2035 yılına kadar ise yüzde 55’e çıkarmayı hedefliyor.
Türkiye’nin 2023 sonu itibariyle toplam kurulu gücü 106 bin 668 MW’a yükseldi. Geçen yıl boyunca kurulu güç toplam 2 bin 858 MW arttı. Bu artışın neredeyse tamamı yenilenebilir kaynaklardan sağlandı. Böylece yenilenebilir enerji kurulu gücü 59 bin 236 MW oldu.
2023 yılı boyunca Türkiye’de toplam 326.3 TW elektrik üretimi gerçekleşirken bu üretimde yenilenebilir kaynakların payı yüzde 42’ye çıktı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na göre Türkiye’nin 2023 yılı kurulu güç durumu MW cinsinden şöyle:
AKARSU 8.313,9
ASFALTİT KÖMÜR 405,0
ATIK ISI 384,5
BARAJLI 23.650,2
BİYOKÜTLE 2.076,6
DOĞALGAZ 25.350,6
FUEL OIL 260,1
GÜNEŞ 11.315,6
İTHAL KÖMÜR 10.373,8
JEOTERMAL 1.691,3
LİNYİT 10.194,0
RÜZGAR 11.803,3
TAŞKÖMÜR 840,8
KPMG Türkiye Petrol ve Doğal Gaz Lideri Hakan Demirelli, CNBC-e’ye verdiği demeçte, Türkiye’nin geçmişten günümüze gelen, ithalata dayalı üretim, fiyat istikrarsızlığı, enflasyon, istihdam, artan enerji maliyetleri ve dış ticaret açığı gibi sorunlarla mücadele ettiğini söyledi.
Türkiye'nin cari açığı dış ticaret açığından kaynaklanıyor ve bu açığın temel sebeplerinden biri olarak Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı, dolayısıyla enerji ithalatı olarak gösteriliyor. Türkiye'nin enerji ihtiyacının sürekli artış göstermesi ve enerji ithalatının toplam ithalat içindeki payının oldukça yüksek olması, ülkenin petrol ve doğal gaz gibi enerji kaynaklarını ithal etme bağımlılığının seneler içinde artığını gösteriyor.
Türkiye’nin 2005 yılında yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi için önemli bir düzenleyici destek olan YEK (Yenilenebilir Enerji Kaynakları) Destek Mekanizması’nı (YEKDEM) uygulamaya koyduğunu söyleyen Demirelli, ülkelerin ithal enerji kaynaklarına bağımlılığını azaltmak ve cari açığını en aza indirmek amacıyla, yenilenebilir enerji sektörüne teşvik sağlamayı amaçlayan 5346 Sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Üretimi Amacıyla Kullanılmasına Dair Kanun (YEK Kanunu) 10 Mayıs 2005 tarihinde yürürlüğe girdiğini söyledi.
Bu mekanizma, ithal enerji kaynaklarına bağımlılığı azaltmak ve cari açığı en aza indirmek amacıyla, yenilenebilir enerji sektörüne teşvik sağlamayı amaçlıyor.
Türkiye, Paris Anlaşması ve SKDM gibi faktörlerin de etkisiyle çeşitli iklim değişikliği politikaları geliştirmiş ve enerji sektörü bir dönüşüm sürecine girdi. Demirelli’ye göre bu durum önümüzdeki dönemde yenilenebilir enerji yatırımlarının da artmasını sağlayacak.
“Türkiye'nin yenilenebilir enerjiye geçiş sürecinin enerji piyasası dinamiklerine olan etkileri çok yönlü” diyen Demirelli, “Öncelikle, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artmasıyla birlikte enerji arz güvenliği artar. Yenilenebilir enerji kaynakları genellikle yatay olarak dağılmıştır ve bu da enerji arzının çeşitlenmesine katkı sağlayacaktır. Böylece enerji tedarikinin daha güvenilir hale gelmesini sağlar” dedi.
Demirelli’ye göre yerel kaynaklara dayalı enerji üretimi, dış politika risklerine bağlı olarak ithal enerjiye olan bağımlılığı azaltacak. Ek olarak, yenilenebilir enerjiye geçiş sürecinin enerji piyasasındaki etkileri daha çok sektördeki geleneksel şirketler üzerinde görülecek. Yenilenebilir enerji kaynakları genellikle düşük maliyetli olduğu için bu da enerji fiyatlarında düşüşlere neden olacak. Bu durum, geleneksel enerji kaynaklarına dayalı şirketler için rekabeti artırabilir ve bazıları için karlılığı azaltabilir. Bu nedenle, enerji piyasasındaki oyuncular arasında dengelerin değişmesine neden olabilir.
Özetle, Türkiye'nin yenilenebilir enerjiye geçiş süreci, enerji ithalatı ve dış ticaret dengesi üzerinde olumlu bir etki yaratırken, enerji piyasası dinamiklerinde değişikliklere neden olabilir. Bu sürecin etkili bir şekilde yönetilmesi, hem ekonomik hem de çevresel açıdan önemli ve sektörel uzmanlık gerektiriyor.
Yenilenebilir enerji kaynakları geleceği nasıl etkiler?
Yenilenebilir enerji kaynaklarına (YEK) olan ilginin fiyatlar üzerinde bir etki oluşmasını bekleyebiliriz. Uzun vadede YEK, enerji fiyatlarının istikrara kavuşmasına yardımcı olabilir. Hatta fiyatların düşmesini de destekleyebilir. Fosil yakıtlara olan bağımlılığın azaltılması, fiyat dalgalanmalarının ve arz kesintilerinin önüne geçebilir.
Güneş ve rüzgar enerjisi gibi bazı yenilenebilir enerji kaynaklarının üretim maliyeti hala yüksek. Ancak, ölçek ekonomisi ve teknolojik gelişmelerle bu fiyatların aşağı çekilmesi bekleniyor. Bu da yine önümüzdeki yıllarda elektrik fiyatlarının düşmesinde etkili olabilir.
Ülkelerin enerji bağımsızlığı ve kendi kendine yeterlilikleri için de yenilenebilir enerji kaynakları önemli bir rol oynuyor. Yani yenilenebilir enerji kaynakları, enerji arz güvenliğini artırıyor. Fosil yakıtlara olan bağımlılığın azalması, dışa bağımlılık nedeniyle oluşan riskleri ve jeopolitik belirsizlikleri minimuma indirebilir.
Temiz enerjinin en büyük faydalarından biri de hava kirliliğinin önüne geçmesi. Fosil yakıtların yakılmasından kaynaklanan çevresel zararlar da yenilenebilir enerji kaynaklarıyla birlikte ortadan kalkacak.
Özetle, yenilenebilir enerji kaynakları birçok farklı açıdan enerji piyasasına etki ediyor diyebiliriz. Enerji fiyatlarını stabilize etmekten arz güvenliğini artırmaya, çevreyi korumaktan ekonomik büyümeyi teşvik etmeye kadar birçok alanda yenilenebilir enerji kaynaklarının faydalarını sıralamak mümkün. YEK’e geçiş, küresel enerji sisteminin dönüşümünde önümüzdeki on yıllarda kritik konumunu daha da sağlamlaştıracak.