Trump'ın ikinci döneminde ABD'nin Ukrayna politikası değişecek mi?

PAYLAŞ
  • Fortune's Global Forum'da konuşan Eski ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Trump’ın Beyaz Saray’a döndüğünde Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgaline karşı daha "şahin" bir tutum benimseyeceğini belirtti.
  • Pompeo, Trump'ın Vladimir Putin’in Ukrayna’yı işgal etmesine izin vermeyeceğini belirtti. Pompeo'ya göre, Trump’ın ekibi de kendisine Ukrayna'dan desteği çekmenin Rusya'nın lehine olacağını iletecek.
Trump'ın ikinci döneminde ABD'nin Ukrayna politikası değişecek mi?

Eski ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, yeniden başkan seçilen Donald Trump’ın Ukrayna’ya yönelik politikasında sertleşmeye gideceğini düşünüyor. Trump, başkanlık kampanyası süresince Ukrayna sorununa yönelik mesafeli bir duruş sergilemiş ve Ukrayna'ya yapılan askeri yardımları yüksek maliyetleri gerekçe göstererek sıklıkla eleştirmişti. Ancak, Fortune's Global Forum'da konuşan Pompeo, Trump’ın Beyaz Saray’a döndüğünde Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgaline karşı daha "şahin" bir tutum benimseyeceğini belirtti. Pompeo'nun bu iddiası, eski CIA Direktörü ve Savunma Bakanı Leon Panetta ile birlikte yaptığı bir röportajda gündeme geldi.

Röportaj sırasında Pompeo, Trump'ın Vladimir Putin’in Ukrayna’yı işgal etmesine izin vermeyeceğini belirtti. Pompeo'ya göre, Trump’ın ekibi de kendisine Ukrayna'dan desteği çekmenin Rusya'nın lehine olacağını iletecek. Pompeo, "Trump’ın yönetim tarzı buna müsaade etmez," ifadesiyle Trump’ın Putin’e karşı duracağını vurguladı.

Trump, yeni sosyal medya platformu Truth Social üzerinden yaptığı bir açıklamada Pompeo ve eski BM Büyükelçisi Nikki Haley’nin yeni yönetimine katılmayacağını duyurdu. Trump’ın Ukrayna konusundaki eleştirileri ağırlıklı olarak maliyetler üzerine yoğunlaşırken, Pompeo ve Haley uzun süredir Ukrayna'ya destek veren politikalar sergiliyor. Pompeo, ABD’nin Ukrayna’ya yardımlarını diğer Cumhuriyetçi yetkililerden farklı bir zeminde değerlendirdiğini ifade etti.

Panetta ise, Pompeo’nun ikinci Trump yönetiminde yer almasını temenni ettiğini belirtti. Panetta, Pompeo’nun dünya görüşünün Trump yönetimi için gerekli olduğunu savunarak, "Trump yönetimi, Pompeo gibi isimlerin varlığından ilk döneminde ciddi fayda sağladı" dedi. Trump’ın Ukrayna’ya yönelik yardımlara dair en temel eleştirisi, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın verilerine göre Rusya’nın 2022 yılında Ukrayna’yı işgalinden bu yana ABD’nin Ukrayna’ya yaklaşık 64 milyar dolarlık askeri yardım göndermesi gibi maliyetlere dayanıyor.

Pompeo ise Ukrayna’daki savaşın daha geniş bir çatışmanın parçası olduğunu savundu. Çin, İran ve Kuzey Kore gibi otoriter devletler ile ABD ve NATO müttefiklerinin temsil ettiği liberal demokrasiler arasındaki küresel mücadelenin Ukrayna’da somutlaştığını belirten Pompeo, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve İran’ın dini lideri Ali Hamaney’in Batı’nın bu mücadelesinde başarılı olup olmayacağını görmek için beklediğini ifade etti. Panetta da bu yoruma katılarak, "Ukrayna, diğer demokrasiler için de mücadele ediyor. Putin’e verilen mesaj aynı zamanda Xi’ye, İran’ın Yüce Lideri’ne ve Kuzey Kore lideri Kim Jong Un’a gönderiliyor; egemen demokrasilere istedikleri gibi davranamayacaklarını bilmeleri gerekiyor" dedi.

Pompeo, Trump’ın da bu bakış açısına geleceğine inandığını ifade etti. Putin’e karşı Batı’nın gösterdiği direncin ve kötülüğe karşı durmanın zorunlu olduğunu belirten Pompeo, Trump’ın da bu zorunluluğu göreceğini umduğunu dile getirdi.

Trump, seçim kampanyasında geleneksel Cumhuriyetçi duruştan uzaklaşıp daha izolasyonist bir dış politika izledi. Başkan Yardımcısı Kamala Harris ile yaptığı tartışmada Ukrayna’nın savaşı kazanmasını isteyip istemediğine dair soruları geçiştiren Trump, askeri yardımların maliyetini vurgulamış ve savaşın ölüm oranlarına dair raporların "sahte" olduğunu öne sürmüştü. Ancak, seçilmiş başkan olarak göreve hazırlanan Trump, Ukrayna sorununda daha aktif bir tutum benimsemeye başladı. Geçtiğimiz hafta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir görüşme gerçekleştiren Trump, Putin’e Ukrayna’daki savaşı tırmandırmamasını iletti. Gazeteci Bob Woodward’ın kitabında yer alan bilgilere göre Trump, görevden ayrıldığından bu yana Putin ile en az yedi kez bir araya geldi.

Trump, Ukrayna’nın başbakanı Volodymyr Zelensky ile de bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Eylül ayında ABD’ye yaptığı ziyarette Zelensky ile bir araya gelen Trump, Ukrayna’ya destek konusunda farklı bir tutum sergiledi. Ancak Trump, bir podcast röportajında ABD askeri yardımı aldığı için Zelensky’yi "Dünyanın en büyük satıcısı" olarak tanımladı ve Ukrayna'nın savaşı başlatmakla suçladı. Trump, PBD podcast’inde Ukrayna’nın savaşı başlatmasına izin vermemesi gerektiğini vurguladı.

Trump, geçmiş iş hayatında bir "anlaşmacı" olarak öne çıkmıştı ve bu sicili nedeniyle Ukrayna ile Rusya arasında bir barış anlaşması sağlama konusunda eşsiz bir konumda olduğunu iddia etti. Temmuz ayında yaptığı açıklamada bir anlaşmayı sadece "24 saat" içinde gerçekleştirebileceğini söyleyen Trump, seçilmesi halinde göreve başlamadan önce bir barış anlaşması sağlanabileceğini dile getirdi. Pompeo ise bu sürenin daha uzun olduğunu belirterek "Sürecin daha fazla zamana ihtiyacı var" ifadesini kullandı.