Titanic'ten 112 yıl sonra üreticisi de batma noktasında

PAYLAŞ
  • Tarihin en trajik deniz kazalarından birine kurban giden Titanic'in üreticisi onlarca yıl süren devlet sübvansiyonları, yeni yatırımcılar ve bu yatırımcıların da iflasıyla ilerleyen süreçte mali tablolarını bile açıklayamayacak noktaya geldi
  • Borsadaki hisse işlemleri durdurulan şirket, İngiliz İşçi Partisi hükümetinden talep ettiği kredi garanti fonu için de ret cevabı alınca, son çare kredi kuruluşlarına sarıldı.
  • Fakat bu defa çalışanların da dahil olduğu şirketin yüzde 30'una sahip hissedarlar, şirketin parçalanıp satılacağı iddialarıyla itiraz sesini yükseltiyor
  • Büyük kontratların tarafı olan şirket eğer ihtiyacı olan finansmanı sağlayamazsa iflas noktasına gelebilir
Titanic'ten 112 yıl sonra üreticisi de batma noktasında

İngiliz gemi üreticisi ama en bilinen özelliğiyle 1912'de 2 bin 224 yolcusu ve mürettebatıyla batan yolcu transatlantiği Titanic'in üreticisi Harland & Wolff 2023 finansal sonuçlarını açıklamaya yönelik operasyonundan vazgeçtiğini duyurdu. Yani daha basit bir ifadeyle bugüne kadar 1600'den fazla gemi üretimi gerçekleştiren şirket finansal raporlarını açıklayamayacağını ilan etti. Şirketin Londra Alternatif Yatırım Piyasası AIM'de işlem gören hisse senetleri bağımsız denetimden geçmiş finansal raporlarını zamanında açıklayamadığı için işleme kapatılmıştı. Bir yandan devletten istediği 200 milyon sterline varan kredi garanti fonu reddedilen, diğer yandan kreditörlerle yaptığı görüşmeler nedeniyle hissedarlar tarafından büyük tepkiyle karşılaşan şirket, en son yaptığı açıklamada finansal durumunu gösteren bağımsız denetimden geçmiş mali raporlarını açıklayamayacağını duyurmasıyla alarm sinyalleri çalmaya başladı. Eğer yakın vadede bir finansman anlaşması sağlanamazsa yıllarca devlet desteğiyle ayakta kalmış olan ve İngiliz deniz gücünün kilit üreticilerinin biri olarak sembolleşmiş olan denizcilik devi batma riskiyle karşı karşıya kalabilir.

Aslında Harland & Wolff'un bu noktaya kadar varan finansal sıkıntıları yeni değil.

Halkın vergisiyle yüzdürülen şirket

En başa dönersek 1912'de Titanic'in batmasına rağmen ayakta kalmaya başaran gemi üreticisi bu tarihin en dramatik olayına rağmen yüzmeyi başarmış fakat bunda en büyük payı İrlandalı vergi mükelleflerine borçlu olmuştu. Kuzey İrlanda'nın endüstriyel gücünü temsil eden şirket yıllarca İrlanda halkının vergileriyle finanse edilmiş hatta mükelleflerden şirketi ayakta tutabilmek için aktarılan fonların büyüklüğü 1 milyar sterline (yaklaşık 1.6 milyar dolar) ulaşmıştı. İkinci Dünya Savaşı'nda İngiltere donanmasına yaptığı savaş gemileri, ticaret gemileri ve tank üretimleriyle de döneme damgasını vuran şirket onlarca yıldır sürdürlebilir bir operasyon yürütmeyi ve yaşadığı finansal sorunları aşmayı bir türlü başaramadı.

İşçi maaşını bile ödeyemediği günlerde gelen devlet sübvansiyonu

Şirket 1966 yılında bir sonraki günün işçi maaşlarını bile ödeyemeyeceği zamanlar yaşadı. Bunun için hükümete başvurarak sübvansiyon talebinde bulunan şirketin millileşme operasyonu da o dönemlerde başladı. O gün kabul edilen bu sübvansiyon desteği 30 yıl boyunca devam edecek, en ünlü gemisi tarihin en trajik kazasında batan şirket yüzdürülmeye devam edecekti.

Şirket 1975'te millileştirildi, BBC'nin haberine göre dönemin Kuzey İrlanda Ofisi Bakanı Stan Orme, Harland & Wolff'u "acınacak bir mali geçmişe sahip şirket" olarak tanımlayacaktı.

Yeniden özel sektöre dönüş ve yatırımcıların iflasları

Şirket, 1989 yılında Norveçli sanayici Fred Olsen'in desteğiyle yönetici-çalışan satın alımıyla tekrar özel mülkiyete geçti.

İrlanda'da patlak veren çatışmalar sırasında çokça tartışma konusu da olan şirketin tersanesi son gemisini 2003 yılında üretti. Bu gemi Savunma Bakanlığı'na ait Anvil Point adlı feribottu. Bu tarihten sonra petrol ve sondaj platformlarına yönelik üretime başlayarak tamamen alan değiştiren şirket, Norveçli yatırımcısının da iflas etmesiyle 2019 yılının aralık ayında enerji şirketi InfraStrata tarafından satın alınarak yeniden batmaktan kurtulmuştu. Şirketi kurtaran ise 6 milyon poundluk bir satın alma anlaşmasıydı. Anlaşma sayesinde Harland and Wolff’a bağlı aralarında üst düzey yöneticilerin de bulunduğu 79 çalışan da işsiz kalmaktan kurtulmuş oldu. Fakat InfraStrata cirosu 60 milyon sterlinden 8 milyon sterline kadar gerilemiş bir şirketi elinde bulmuştu.

Toparlanma çabalarını vuran ihale kaybı

Her ne kadar operasyonel kararlarla şirket cirosunu toparlamaya çalışsa da bir kurtuluş projesi olarak kabul edilen bir sözleşme kaybı sonrası aksilikler ilerleyen süreçte de devam etti. 2022'de Harland & Wolff, Falkland Adaları Hükümeti ile 120 milyon sterlinlik bir sözleşmeyi kaybetmesiyle yeniden zor duruma düştü. Ayrıca 2023 yılında Kraliyet Donanması'na ait üç destek gemisinin inşası için büyük bir sözleşme kazanan konsorsiyumun parçası olan Harland and Wolff'un bu çalışmaya hazırlanmak için önemli miktarda yatırım yapması gerekiyordu ve bu da büyük kayıplara yol açtı.

İşçi Partisi yönetiminden şok yanıt

Paranın bol olduğu dönemden artan global faizler nedeniyle kredi piyasası koşullarının zorlaştığı döneme geçişte yaşanan bu durum sonrası şirketin önünde yeniden toparlanabilmek için tek seçenek kalmıştı. Yeniden bir devlet desteği almak. 200 milyon sterline kadar kredi garantisi başvurusunda bulunan Harland & Wolff, yeni İşçi Partisi hükümetinden ret yanıtı aldı. Hükümet, Harland ve Wolff'a mali destek sağlamanın "vergi mükelleflerinin parasının kaybolması riskinin çok büyük olması" anlamına geldiğini söyledi.

Eğer bu onay alınabilseydi şirketin hükümetin garantörlüğünde borç para alabilmesine olanak tanıyacaktı. Ancak krediler batsaydı, hükümetin devreye girerek borç verenlere geri ödeme yapması gerekecekti.

Ticaret Bakanı Jonathan Reynolds, yazılı açıklamasında, "Bu karar, şirketin mali profilinin kapsamlı bir değerlendirmesi ve risk politikalarımızda belirtilen kriterlere dayanıyordu. Acil likidite finansmanının hiçbir şekilde sağlanmamasına da karar verdik. Hükümet, Harland ve Wolff'un karşı karşıya kaldığı ticari meselelerin çözümü için piyasanın en iyi konumda olduğuna inanmaktadır." diyerek çözümün piyasalardan aranması gerektiği yönünde yönlendirme yapıldı.
Bu şokun ardından şirketin genel müdürü görevinden ayrıldı.

Kredi görüşmeleri ve hissedar isyanı

Şirket kredi kuruluşu Riverstone ile görüşmelere başladı. Şirketin stratejik seçeneklerini gözden geçirmek üzere de Rothchilds Bankası görevlendirildi; bu seçenekler arasında şirketin satışı da yer alıyordu. Ön planda yer alan bilgilere göre ise Riverstone da dahil olmak üzere alacaklılarla yapılan bir anlaşma, şirketin ve bağlı şirketlerinin likidite pozisyonunu iyileştirmek ve istikrara kavuşturmak amacıyla mevcut kredi imkânını 25 milyon dolar (20 milyon sterlin) artırarak 140 milyon dolara çıkaracaktı.

Bu görüşmeler ise bu defa hiç beklenmedik bir tepkiye yol açtı ve Harland & Wolff hissedarlarından oluşan bir grup, şirketin parçalanıp satılabileceği yönündeki doğrulanmamış haberleriyle sesini yükseltmeye başladı.
UK Defence Journal'a gönderilen bir e-postada , şirketin yaklaşık yüzde 30'una sahip olduklarını iddia eden hissedarlar, böyle bir hareketin hayati önem taşıyan denizcilik sözleşmelerini tehlikeye atabileceği ve hem hissedarlar hem de çalışanlar için önemli mali kayıplara yol açabileceği yönündeki endişelerini dile getirdi.

Hissedarlar, Harland & Wolff'ta yüzde 3 hisseye sahip olan Avustralyalı milyarder Clive Palmer ile yaptıkları görüşmelerin korkularını artırdığını iddia etti.

Hissedarlara göre Palmer, Rothschild'lerin desteğiyle Yönetim Kurulu'nun, Palmer'ın finansal destek sağlama konusundaki ilgisine rağmen, şimdiye kadar olası bir kurtarma planı hakkında görüşmelere girmeyi reddettiğini doğruladı. Hissedarlar, potansiyel olarak bir ABD kredi kuruluşunun etkisi altında olan Yönetim Kurulu'nun, şirketin varlıklarının satılmasını ve hissedarlara çok az veya hiç getiri bırakmamasını sağlayabilecek önceden paketlenmiş bir yönetim anlaşmasını değerlendiriyor olabileceğinden şüpheleniyordu.

Hissedarlar, "Şu anda ABD'li kredi kuruluşunun talimatı altındaki grubun, hissedarların konuyla ilgili hiçbir söz hakkı olmaksızın ortadan kaldırılacağı önceden hazırlanmış bir yönetim anlaşmasıyla işletmeyi satmaya niyetli olduğu izlenimine sahibiz" dedi.

Hissedarlar, olağanüstü genel kurul çağrısında bulunarak, şirketin kaderiyle ilgili gelecekteki kararlarda hissedar çıkarlarının temsil edilmesini sağlamak istiyor.