OVP açıklandı: İşte ekonominin 3 yıllık yol haritası
- Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2025-2027 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Programı (OVP) açıkladı.
- OVP'de enflasyonun 2025'te yüzde 17,5'e, 2026'da tek haneye gerilemesi bekleniyor. Büyümenin 2025'te 4 olması hedefleniyor. İşsizlik oranının OVP dönemi boyunca tek hanede kalması öngörülüyor.
- Enflasyonda dezenflasyon döneminin başladığını belirten Yılmaz, "Ağustosta TÜFE yüzde 52 olarak kaydedilmiştir. Bu durum, dezenflasyon sürecinin etkili olmaya başladığını göstermektedir. Eylül ve sonrası bu eğilimin sürmesini bekliyoruz" dedi.
- OVP'den yapılan hesaplamaya göre, dolar/TL'nin 2025'te ortalama 42 TL olması bekleniyor.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 2025-2027 dönemini içeren OVP'yi açıkladı.
OVP'de enflasyon tahminleri yükseltilirken, büyüme öngörüleri aşağı çekildi. OVP'ye göre enflasyonun 2026'da tek haneye inmesi bekleniyor.
İşsizlik oranının önümüzdeki 3 yıl boyunca gerileyerek tek hanede kalması hedefleniyor.
Programla birlikte 13 bin 243 dolar olan kişi başına milli gelirin 2027 sonunda 20 bin 420 dolara çıkarılması hedefleniyor.
OVP'nin açıklandığı toplantıda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı İbrahim Şenel ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan yer aldı.
Yılmaz'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Üç yıllık perspektifle hazırlanmış temel politika belgesi olan Orta Vadeli Program, Strateji ve Bütçe Başkanlığımız ve Hazine ve Maliye Bakanlığımız tarafından müştereken hazırlanarak Sayın Cumhurbaşkanımızın imzası ile resmileşmektedir.
Bu Programın amacı, makroekonomik politikaları belirlemek ve temel ekonomik büyüklükleri, gelir-gider tahminlerini, bütçe dengesini ve borçlanma durumunu ele almaktır. Ayrıca, kamu idarelerinin ödenek teklif tavanlarını içermektedir.
OVP, makroekonomik politika çerçevesi ve hedefleri ile öncelikli reform alanlarını ve takvimini ortaya koymaktadır. Bu kapsamda, ekonomik istikrarı sağlamak ve sürdürülebilir büyümeyi desteklemek için belirlenen politikalar ve reformlar, önümüzdeki üç yıllık dönemde ekonomimizin yol haritasını oluşturacaktır.
Geçen yıl yapılan seçimlerin hemen ardından uygulamaya koyduğumuz ekonomi programıyla da politika belirsizliklerini ortadan kaldırdık. Güncellediğimiz bu Orta Vadeli Program'la da kararlı bir şekilde ülkemizin istikrarını ve kalkınmasını sağlayacak, refahını artıracak politikaları hayata geçirmeye devam edeceğiz. OVP’nin ilk yılına yönelik uygulanacak politikalar ve somut tedbirler, 2025 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda ayrıntılı olarak yer alacaktır.
2025-2027 dönemini kapsayan OVP hazırlıkları belirli bir takvim çerçevesinde planlanmış ve adım adım ilerlemiştir.
"Dezenflasyon etkileri hazirandan itibaren başladı"
Geçtiğimiz eylül ayında uygulamaya koyduğumuz Orta Vadeli Program çerçevesinde son bir seneyi değerlendirdiğimizde, temel makroekonomik göstergelerdeki öngörü ve hedefler önemli oranda gerçekleşmiş olup, mevcut tahminler büyük oranda geçerliliğini korumaktadır. Bu, programımızın etkinliğini ve öngörülebilirliğini ortaya koymaktadır.
İlk olarak, öngördüğümüz takvime uygun olarak dezenflasyon sürecinin etkileri 2024 yılı Haziran ayından itibaren başlamıştır. Bu tarihten itibaren enflasyon oranında 23,5 puanlık bir düşüş kaydedilmiştir.
Büyüme kompozisyonundaki dengelenme ile birlikte cari işlemler dengesi, beklentilerimizin de altına gerileyerek olumlu bir tablo çizmiştir. İstihdam alanında ise iktisadi faaliyetteki dengelenme eğilimine rağmen, işsizlik oranları hedeflerimizin de ötesinde bir iyileşme göstermiştir.
Ayrıca, makroekonomik göstergelerdeki bu olumlu gelişmeler, yatırımcıların ülkemize olan bakışını da olumlu yönde etkilemiş, kredi notları ve ulusal rezervlerimiz artarken, ülkemizin risk primi düşmüştür.
"Programımız başarıyla çalışmaktadır"
İzleyen yansılarda rakamsal olarak da ifade edeceğimiz bu sonuçlar, OVP (2024-2026) kapsamında uygulanan politikaların etkinliğini ve ekonomi üzerindeki olumlu etkilerini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Programımız başarıyla çalışmaktadır.
2023 yılı boyunca yaşanan küresel ve bölgesel zorluklara rağmen, Türkiye ekonomisi istikrarlı bir büyüme gösterdi. Deprem felaketine ve küresel olumsuz gelişmelere rağmen, ekonomimiz yüzde 5,1 oranında büyüyerek 14 yıl boyunca kesintisiz büyüme sürecini devam ettirmiştir.
"Ekonomide dengeli büyüme yakalandı"
2024 yılının ilk yarısında milli gelir büyümesi yüzde 3,8 olarak gerçekleşmiş olup, ekonomimizin sağlam temeller üzerinde büyümeye devam ettiğini göstermektedir. Yurt içi talebin büyümeye katkısı 2023 yılına göre önemli oranda azalmış, buna karşın net mal ve hizmet ihracatı büyümeye pozitif katkı sağlamıştır. Ayrıca, 2023 yılında sanayi sektörü, küresel sıkılaştırıcı politikalardan etkilenmiş ve milli gelir büyümesinden daha yavaş büyümüştür. Ancak, alınan önlemler sayesinde ekonomide dengeli bir büyüme kompozisyonu yakalanmıştır.
"Eylül ve sonrasında dezenflasyonun devamını bekliyoruz"
Enflasyon tarafında ise, geçiş dönemi tamamlanmış ve dezenflasyon dönemi başlamıştır. 2024 yılının Ağustos ayı itibarıyla birikimli TÜFE artış oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre gerileyerek yüzde 52 olarak kaydedilmiştir. Bu durum, dezenflasyon sürecinin etkili olmaya başladığını göstermektedir. Eylül ve sonrası bu eğilimin sürmesini bekliyoruz.
"İşsizlik önemli düzeyde geriledi"
Son bir yılda istihdam güçlü artışını sürdürürken işsizlik oranları önemli düzeyde gerilemiştir. İşsizlik oranlarına baktığımızda, 2023 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 9,7 olan işsizlik oranı, bu yılın ikinci çeyreğinde yüzde 8,8'e gerilemiştir. İşsizlik oranındaki bu düşüş, istihdam artışının ve ekonominin genel olarak güçlenmesinin bir sonucudur.
İstihdamdaki artış ve işsizlikteki düşüş, uygulanan ekonomi politikalarının etkinliğini ortaya koymaktadır. İstihdamın artırılması ve işsizliğin azaltılması yönündeki bu olumlu eğilimlerin, yeni OVP döneminde de devam etmesini hedefliyoruz.
"Düşen cari açık makroekonomik istikrarı güçlendirecek"
2024 yılının Haziran ayı itibarıyla cari işlemler açığı milli gelirin yüzde 2,2'sine düşmüştür. Böylelikle, Türkiye ekonomisinin dış finansman ihtiyacının azaldığını ve dış ticaret dengesinde sağlanan iyileşmenin devam ettiğini görmekteyiz.
Cari işlemler açığındaki bu gerileme, ekonomimizin dış şoklara karşı direncinin arttığını ve sürdürülebilir bir dış ticaret dengesine doğru ilerlediğimizi göstermektedir. Uzun dönem ortalamalarının altına inen cari işlemler açığı, Türkiye'nin makroekonomik istikrarını güçlendirecek önemli bir gelişmedir. Bu olumlu tablo, yeni OVP dönemi için atılacak adımlarla daha da pekiştirilecektir.
"TL'ye olan güven arttı"
Türk Lirası'na olan güven önemli düzeyde artmış ve TL mevduatlarının toplam mevduatlar içindeki payı ciddi bir yükseliş kaydetmiştir. 2023 yılının Ocak ayında TL mevduatlarının toplam mevduatlar içindeki payı yaklaşık yüzde 38,9 seviyesindeyken, bu oran yıl boyunca güçlü bir şekilde artarak 2024 yılı Ağustos ayında yüzde 53,6 seviyesine yükselmiştir. Bu artış, TL'ye olan güvenin arttığını ve vatandaşların tasarruflarını yerli para biriminde değerlendirme eğilimlerinin güçlendiğini göstermektedir.
KKM mevduatlarının payına baktığımızda, yıl ortalarında yüzde 30’lara yaklaşan oran, Ağustos 2024'te yüzde 10,1'e gerilemiştir. Nominal olarak 3,4 trilyon TL’ye ulaşarak zirveyi gören KKM bakiyesi geçtiğimiz hafta itibarıyla 1,6 trilyon TL’ye gerilemiştir. Zirve döneminde yaklaşık 140 milyar doları gören KKM’den finansal piyasalardaki denge gözetilerek kademeli bir çıkış stratejisiyle bakiye azaltılmış ve halihazırda 47,8 milyar dolara kadar inmiştir.
Aynı dönemde, yabancı para (YP) mevduatlarının payı ise Ocak 2023'te yüzde 44,4 seviyesinde iken, Ağustos 2024'te yüzde 36,3 seviyesine gerilemiştir.
Bu eğilimler, ekonomi politikalarının etkisi ve finansal istikrarı sağlamak amacıyla atılan adımların başarısını ortaya koymaktadır. Özellikle TL'nin güçlenmesi ve milli para birimine olan güvenin artması, enflasyonla mücadelede ve makroekonomik istikrarın sağlanmasında önemli bir gelişmedir. Türkiye ekonomisinin gelecekte de bu olumlu eğilimleri sürdürmesini bekliyoruz.
"Rezervlerdeki artış dış şoklara dayanıklılığı artırmak adına önemli"
Brüt uluslararası rezervlerimizin 26 Mayıs 2023 tarihinde 98,5 milyar dolar seviyesinden 23 Ağustos 2024 tarihinde 150,4 milyar dolara yükseldiğini görmekteyiz. Bu, rezervlerimizde 52 milyar dolarlık bir artışı ifade etmektedir ve ekonomimizin dış şoklara karşı dayanıklılığını artırmak adına önemli bir gelişmedir.
Risk primi ise, Mayıs 2023'te 703 baz puan seviyesindeyken, 3 Eylül 2024 itibarıyla 283 baz puana gerilemiştir. Bu düşüş, uluslararası piyasalarda Türkiye'ye olan güvenin arttığını ve risk algısının önemli ölçüde azaldığını göstermektedir. Dış finansmana erişimi kolaylaştıran, ve maliyetini düşüren bu gelişmeyi daha ileri noktalara taşımayı hedefliyoruz.
Rezervlerdeki artış, risk primindeki düşüş ve TL mevduatların artışı, ekonomi politikalarının doğru yönde ilerlediğinin ve piyasalarda olumlu yansımalar oluştuğunun somut göstergeleridir.
"Deprem harcamaları geçici olduğu için yapısal dengeyi bozmaz"
Bütçe dengesi, kamu maliyesinin sürdürülebilirliğini ve ekonomik istikrarı sağlamak adına büyük önem taşımaktadır.
2003-2023 yılları arasında bütçe dengesi ortalama olarak GSYH’nin yüzde 2,6’sı seviyesindeydi. 2023 yılı için Bütçe Kanunu ile öngördüğümüz bütçe açığı yüzde 3,5 iken yaşanan deprem felaketi ve bunun ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerinin yansımasıyla Eylül ayında OVP’de yüzde 6,4 oranında bir bütçe açığı öngörülmüştür. Bu dönemde, deprem felaketi, emekliliğe hak kazanma koşullarına yönelik düzenlemeler ve kamu personeline yönelik ücret artışlarına dair düzenlemeler sonrası artan kamu harcamaları, bütçe dengesinin bozulmasına yol açmıştır.
Bütün bunlara rağmen, alınan tedbirler ve uygulanan maliye politikalarıyla 2023 yılının Aralık ayı itibarıyla bütçe açığı yüzde 5,2'ye gerilemiştir. Bu rakamın yüzde 3,6’lık kısmı doğrudan deprem etkisinden kaynaklanmıştır. Bununla birlikte, bu amaçla yapılan harcamalar geçici özellik taşıdığından yapısal dengeyi bozmamaktadır. Ayrıca depreme yönelik harcamaların önemli bir kısmı yatırım niteliği taşımaktadır.
"26 reformdan 20'si başarıyla tamamlandı"
2024 yılının birinci çeyreğinde, 26 reform tedbirinin planlandığını ve bunlardan 20'sinin başarıyla tamamlandığını görmekteyiz. Bu, Programın başlangıcında önemli bir ilerleme kaydedildiğini ve öngörülen tedbirlerin büyük çoğunluğunun planlanan sürede hayata geçirildiğini göstermektedir.
"Programın temel amacı enflasyonun tek haneli seviyelere düşürülmesi"
2025-2027 dönemi programının temel amacı, enflasyonun kademeli olarak tek haneli seviyelere düşürülmesi, büyüme potansiyelimizin dezenflasyon süreciyle uyumlu şekilde yükseltilmesi, yapısal reformlarla verimliliğe dayalı yatırım, istihdam, üretim ve ihracatın artırılması, sağlanacak refah artışıyla gelirin toplumumuzun tüm kesimlerine daha adil bir şekilde dağıtılmasıdır. Bu hedefler doğrultusunda, para, maliye ve gelirler politikalarının güçlü bir şekilde eşgüdümü sağlanacak ve enflasyonla mücadele öncelikli bir alan olarak ele alınacaktır.
Yeni OVP dönemiyle birlikte, ekonomimizin sürdürülebilir büyüme ve istikrar hedeflerini gerçekleştirmek üzere atılacak adımları ve öncelikleri belirliyoruz.
"Orta ve uzun vadede üst gelir grubuna çıkılması öngörülüyor"
Büyümenin kaynaklarında, beşeri sermayenin güçlendirilmesi, sabit sermaye yatırımlarının artırılması ve toplam faktör verimliliğinin yükseltilmesi öncelikli olacaktır. Böylece, ekonomimizin rekabet gücünü artıracak ve uzun vadede sürdürülebilir bir büyüme patikasına oturacaktır.
Yapısal reformlarla verimliliğe dayalı yatırım, istihdam, üretim ve ihracatın artırılması, bir diğer kritik stratejimizdir. Bu reformlar, ekonomimizin temel yapısını güçlendirerek daha verimli bir üretim ve ticaret ortamı yaratmayı hedeflemektedir. Orta ve uzun vadede, bu reformların katkısıyla, orta-üst gelir grubundan üst gelir grubuna çıkılması öngörülmektedir.
Depremin yaralarının sarılması ve daha dirençli şehirler oluşturulmasının yanı sıra, gelirin tüm kesimlere adil bir şekilde dağılımı sağlanarak toplumsal refahın artırılması amaçlanmaktadır. Ekonomik büyümenin herkes için eşit fırsatlar sunmasını ve toplumun tüm kesimlerine yayılmasını sağlamak ana amaçlarımızdandır.
Son olarak, demografik fırsat penceresinden azami düzeyde faydalanılması, kadınların ve genç nüfusun ekonomiye kazandırılması hedeflenmektedir. Bu, uzun vadeli ekonomik büyüme için büyük bir potansiyel taşımaktadır.
Yeni OVP dönemi, Türkiye'nin ekonomik yapısını güçlendirmek ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak için atılacak önemli adımları kapsamaktadır. Programın tüm bu strateji ve hedefleri, ülkemizin refah seviyesini yükseltecek ve küresel arenada rekabet gücümüzü artıracaktır.
Yeni OVP döneminde, ekonomimizin sürdürülebilir büyüme ve gelişme hedeflerine ulaşabilmesi için çeşitli alanlarda reformlar yapılması öngörülmektedir. Burada 8 ana başlık yer alıyor.
Dünya ekonomisinin 2023 yılında yüzde 3,3 oranında büyüdüğünü ve 2024 yılında büyüme hızının biraz yavaşlayarak yüzde 3,2 seviyesine gerilediğini görüyoruz. 2025-2027 yılları arasında ise küresel büyüme oranının yüzde 3,1 ila yüzde 3,3 arasında yatay seyretmesi beklenmektedir. Bu durum, küresel ekonomik aktivitenin, özellikle gelişmiş ülkelerdeki yavaşlamaların etkisiyle, sabit bir büyüme patikasında ilerleyeceğini göstermektedir.
Özellikle Avro Bölgesi ve ABD ekonomilerinde büyüme oranlarının daha düşük seviyelerde olması beklenmektedir. Avro Bölgesi için büyüme oranının yüzde 0,5'ten yüzde 1,3'e yükselmesi ve ABD'de ise yüzde 2,5'ten yüzde 2,1'e gerilemesi beklenmektedir.
Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ekonomiler için ise, büyüme oranlarının 2023'te yüzde 3,5'ten başlayıp 2027'de yüzde 3,9 seviyesine çıkması beklenmektedir. Bu ülkeler, küresel büyümenin motoru olarak hareket etmeye devam edeceklerdir.
Son olarak, küresel ticaret hacmi beklentilerine bakacak olursak, 2023 yılında yüzde 0,3 ile sınırlı bir artış görülürken, 2024 yılında yüzde 3,0'a yükselmesi ve takip eden yıllarda yüzde 3,3 ila yüzde 3,5 aralığında dengelenmesi öngörülmektedir. Bu artış, küresel ticaretin toparlandığını ve yeniden büyüme yoluna girdiğini göstermektedir.
"Dış talep koşulları Türkiye için daha destekleyici olacak"
AB’nin 2023 yılında yüzde 0,6 olan büyüme oranının, 2024 yılında yüzde 1,2’ye ve 2025 yılında yüzde 1,8’e yükselmesi beklenmektedir.
MENA bölgesine baktığımızda ise, 2023 yılında yüzde 1,8 olan büyüme oranının, 2024’te yüzde 2,2’ye ve 2025’te yüzde 4,0’e çıkacağı öngörülmektedir.
Söz konusu büyüme tahminleri, dış talep koşullarının Türkiye için daha destekleyici olacağını göstermektedir. Bu da, Türkiye’nin dış ticaret dengesine ve genel ekonomik büyümesine olumlu yansıyacaktır.
"Faizde düşüş beklentileri Türkiye'ye olumla yansıyacak"
ABD ve AB faiz oranlarındaki düşüş beklentileri, küresel finansal koşulların iyileşmeye başlayacağını ve bu durumun Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilere olumlu yansımaları olacağını göstermektedir.
OVP 2025-2027 dönemi boyunca küresel emtia fiyatlarında beklenen bu ılımlı seyir, sanayide girdi maliyetleri, Türkiye ekonomisinin dış ticaret dengesi, enflasyon kontrolü ve genel ekonomik istikrar açısından olumlu bir tablo çizmektedir.
"Büyüme patikası dezenflasyon süreciyle uyumlu"
2025 yılına geldiğimizde, büyüme oranının toparlanarak yüzde 4,0 seviyesine ulaşması hedeflenmektedir. Bu dönemde, ekonomik reformlar ve yapısal düzenlemelerin etkisiyle, büyümenin tekrar hız kazanması öngörülmektedir. 2026 ve 2027 yıllarında ise büyüme oranlarının sırasıyla yüzde 4,5 ve yüzde 5,0 seviyelerine çıkması planlanmaktadır. Bu hedefler, ekonominin potansiyel büyüme kapasitesine ulaşmasını ve uzun vadede istikrarlı bir büyüme eğilimi yakalamasını amaçlamaktadır.
Bu büyüme patikası, enflasyonist baskı oluşturmadan, sürdürülebilir ekonomik kalkınmayı hedefleyen bir yaklaşımla oluşturulmuş olup dezenflasyon süreciyle uyumludur. Kısa vadede enflasyonla mücadele büyüme üzerinde geçici etkiler yapsa da, orta ve uzun vadede iki hedef uyumludur.
"GSYH'nin 2027'de 1,8 trilyon dolara çıkarılması hedefleniyor"
2023 yılında GSYH’miz cari fiyatlarla 26,5 trilyon TL seviyesindeyken, 2024 yılında bu rakamın 44,2 trilyon TL’ye çıkması beklenmektedir. Dolar cinsinden bakıldığında, milli gelirimizin 2024 sonunda 1 trilyon 331 milyar dolar ve kişi başına gelirimizin ise 15.551 dolar olmasını bekliyoruz. 2027 yılına geldiğimizde ise GSYH’nın 83,1 trilyon TL seviyesine ulaşması öngörülüyor. Dolar cinsinden bakıldığında ise, GSYH’nın 2023 yılında 1,1 trilyon dolar seviyesinden 2027 yılında 1,8 trilyon dolara yükselmesi hedeflenmektedir.
Kişi başı gelirde 20 bin 420 lira hedefi
Kişi başına düşen gelir ise, 2023 yılında 13 bin 243 dolar seviyesindeyken, 2027 yılı sonunda 20 bin 420 dolara ulaşması planlanmaktadır. Bu göstergeler, ekonomimizin büyüme eğilimini sürdüreceğini ve refah seviyesinin artacağını göstermektedir.
Yeni OVP döneminde uygulanacak politikalar ve reformlarla, ekonomimizin sürdürülebilir kalkınma yolunda güçlü ve dirençli bir yapıya kavuşmasını hedefliyoruz. Belirlenen hedefler doğrultusunda atılacak adımlar, Türkiye'nin ekonomik istikrarını ve toplumsal refahını artıracak, daha adil ve kapsayıcı bir büyüme modeli oluşturacaktır."
"Enflasyon revizyonu TCMB'nin tahmin aralığı içinde"
Soruları yanıtlayan Yılmaz, Merkez Bankası ile istişare içinde hareket ettiklerini belirterek, "Revize ettiğimiz enflasyon TCMB'nin tahmin aralığı içinde bir revizyon. Bizim bütün kurumların kendi alanındaki kararına saygılıyız. Bütüncül bir stratejimiz var. Buradaki uyuma hassasiyetle yaklaşıyoruz. Hedeflerle gerçekleşmeler değişebilir ama önemli olan doğrultumuzdur. Biz OVP'deki çerçeveyle, mali çerçeveyle para politikası çerçevesinin uyumlu olduğunu düşünüyoruz" dedi.
"Enflasyonla büyüme arasında çelişki yok"
Büyümede 0,5 puanlık revizyonda para politikası kadar jeopolitik gelişmelerin de etkisi olduğunu kaydederek, "Bir etki de TÜİK revizyonundan kaynaklandı. Bazı büyütünce bunun 2024'e yansıması olumsuz yönde gerçekleşti. Bunun da etkisini görmüş olacağız. Orta ve uzun vadede enflasyonla büyüme arasında çelişki yok.Kısa vadede geçici dönemler olabilir. Büyümenin kompozisyonunun daha sağlıklı hale getirmek istiyoruz. İç talebin daha ılımlı hale geldiği dış talebin ön plana çıktığı bir büyüme kompozisyonu. Bu da uzun dönemde tüketimi daha yüksek seviyelere çıkaracaktır. Enflasyonun düştüğü ortamda kalıcı refah artışını sağlamayı öngörüyoruz" diye konuştu.
"Kur tahmini ya da hedefimiz yok, varsayımları paylaşıyoruz"
Yılmaz. kur tahminleriyle ilgili soruyu şöyle yanıtladı: "Bizim dalgalı kur rejimimiz var. 2001'de başladı ve devam ediyor. Dalgalı kur rejiminde ne bir kur tahmini ne de hedefimiz var. Belirleyecek olan piyasadaki arz ve talep şartları. Ama bir döküman hazırlıyornuz. Bir hesap yapmak zorundayız. Yöntemimiz şu bu yılın sonuna kadar piyasa aktörlerinin beklentileri neyse biz onu esas alıyoruz. 2024 sonuna kadar esas alınan kur o. Sonraki yıllar içinse TL'nin ne değer kazanacağını veya kaybedeceğini varsayarak hesap yapıyoruz. Bir kur tahmini yapmıyoruz. Yaptığımız hesapları varsayımla paylaşıyoruz."
Şimşek: Dezenflasyonla büyüme yükselecek
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de toplantıda yaptığı konuşmada şunları kaydetti: "Kısa vadede temel hedefimiz fiyat istikrarı, enflasyonun düşürülmesidir. Bu olmadan sürdürülebilir yüksek büyümeyi sağlayamayız. Enflasyonu düşük tek hanelere indirip orada tutup fiyat istikrarını sağlamamız lazım. Bu nedenle önceliğimiz fiyat istikrarıdır. Türkiye'nin önü açık, dezenflasyonla birlikte Türkiye'de büyüme yükselecektir. Enflasyonu tek haneye düşürmek yüksek büyüme için olmazsa olmaz. 2025'te negatif bir mali etki söz konusu. Bütçe açığını azaltıyoruz. Bu aslında dezenflasyona güçlü destek demek. Gelirler politikası da daha destekleyici olacak. Maliye politikası dezenflasyona çok güçlü destek vereceğini ifade etmek istiyorum. Kısa vadede hedefimiz önce fiyat istikrarı ve kalıcı refah artışı ve bunun daha adil dağılımı."
Vergiyle ilgili soruyu yanıtlayan Şimşek, "Bu yıl çok uluslu şirketlere asgari kurumlar vergisi getirdik. Yurt içi yüzde 10 vergi getirdik. Bunun etkilerini önümüzdeki yıllarda göreceğiz. Vergide adaleti sağlamaya yönelik bir çaba var. Muhalefet yükü vatandaş çekiyor diye söylem içinde. Gerçekler bununla tutarlı değil. Vergide adaleti sağlamaya yönelik bazı istisnaların gözden geçirilmesi konusunda çalışmalara devam edeceğiz. Burada en önemli kayıtdışılıkla mücadeledir. Son çıkan vergi paketinde çok önemli düzenlemeler var" dedi.
Madde madde ekonomide 3 yıllık hedefler
Enflasyon
2024: Yüzde 41,5 (Önceki yüzde 33)
2025: yüzde 17,5 (Önceki yüzde 15,2)
2026: Yüzde 9,7 (Önceki yüzde 8,5)
2027: Yüzde 7
Büyüme
2024: Yüzde 3,5 (Önceki yüzde 4)
2025: Yüzde 4 (Önceki yüzde 4,5)
2026: Yüzde 4,5 (Önceki yüzde 5)
2027: Yüzde 5
İşsizlik
2024: Yüzde 9,3 (Önceki yüzde 10,3)
2025: Yüzde 9,6 (Önceki yüzde 9,9)
2026: Yüzde 9,2 (Önceki yüzde 9,3)
2027: Yüzde 8,8
Dolar/TL tahmini (Ortalama)
2024: 33,2 TL (Önceki 23,9) (Yılın kalanı için ortalama dolar kuru 35,6 TL)
2025: 42 TL (Önceki 43,9)
2026: 44,4 TL (Önceki: 47,8)
2027: 46,9 TL
GSYH (Milyar TL, Cari Fiyatlarla)
2023: 26.546 milyar TL
2024: 44.218 milyar TL
2025: 61.540 milyar TL
2026: 72.915 milyar TL
2027: 83.132 milyar TL
GSYH (Milyar Dolar, Cari Fiyatlarla)
2023: 1.130 milyar dolar
2024: 1.331 milyar dolar
2025: 1.465 milyar dolar
2026: 1.642 milyar dolar
2027: 1.774 milyar dolar
Kişi Başına Gelir (GSYH, Dolar)
2023: 13.243 dolar
2024: 15.551 dolar
2025: 17.028 dolar
2026: 18.990 dolar
2027: 20.420 dolar
Cari işlemler açığı
2024: 22 milyar dolar
2025: 28,6 milyar dolar
2026: 25,6 milyar dolar
2027: 22,6 milyar dolar
Cari denge /GSYH
2024: Yüzde -1,7 (Önceki yüzde -3,1)
2025: Yüzde -2 ((Önceki yüzde -2,6)
2026: Yüzde -1,6 ((Önceki yüzde -2,3)
2027: yüzde -1,3
Bütçe açığı/GSYH
2024: Yüzde 4,9
2025: Yüzde 3,1
2026: Yüzde 2,8
2027: Yüzde 2,5
İhracat (Milyar Dolar)
2024: 264,0
2025: 279,6
2026: 296,1
2027: 319,6
İthalat (Milyar Dolar)
2024: 345,0
2025: 369,0
2026: 390,6
2027: 417,5
Turizm Gelirleri (Milyar Dolar)
2023: 55,9
2024: 59,6
2025: 63,6
2026: 68,7
2027: 74,1