Nükleer enerji üretim 2025’te rekor kıracak ama...

Hazal Orta
PAYLAŞ
  • Geçmiş yıllarda Çernobil ve Fukushima kazalarından sonra nükleer enerjiye karşı bazı tereddütler vardı.
  • Yaşanan büyük kazaların ardından dünya ile bir ilişkisi dramatik hale gelen nükleer enerjinin 2025 yılında rekora koşacağı söyleniyor.
  • Türkiye'nin devam eden Akkuyu Nükleer Enerji Santrali projesi tamamlandığında 4 bin 800 megavat saat kapasiteye sahip olacak.
Nükleer enerji üretim 2025’te rekor kıracak ama...

Tüm dünyada elektrik talebi artıyor. Hatta düşük karbon ekonomisine geçilmesiyle birlikte talebin daha da artması bekleniyor. Düşük karbonlu süreçler, petrol ve gazın ötesinde üretilen elektriğe ihtiyaç duyuyor. Bu elimizde karşımızda rüzgar, güneş ve hidroelektrik gibi yenilenebilir enerji kaynakları var. Ülkeler ve şirketler, son yıllarda yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin yatırımlarını hızlandırdı. Nükleer enerji de tıpkı diğerleri gibi öne çıkan yenilenebilir enerji kaynaklarından biri. Dünya ile geçmişi dramatik olan nükleer enerjinin üretiminin 2025 yılında rekor seviyelere ulaşması bekleniyor. Hem daha önce nükleer enerjiye mesafeli olan ülkelerin yeni projeler devreye alması hem de yeni nükleer enerji üretim tesislerinin kurulması, dünyanın nereye doğru gittiğini gösteriyor.

Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) Ocak 2024’te yayımladığı Electricity 2024 isimli raporu, nükleer enerjinin 2025 yılında tüm zamanların en yüksek seviyesine çıkacağını gösteriyor. 2025 yılının başlarında yenilenebilir enerji kaynakları, özellikle kömürü geride bırakarak, elektrik üretiminin üçte birini oluşturacak. Peki bu nasıl olacak?

Fransa’daki nükleer enerji üretiminin artması,
Japonya’daki çoğu tesisin tekrar devreye girmesi,
Avrupa, Güney Kore, Hindistan ve Çin’de yeni reaktörlerin faaliyete başlaması,

Küresel olarak nükleer enerji üretiminin ivmelenmesini sağlayacak.

Bu artışın etkisiyle elektrik üretiminin neden olduğu küresel emisyonlar, 2024’te yüzde 2,4’e inecek. 2025 ve 2026, oranın daha da aşağı indiği yıllar olacak.

Nükleer enerjiyi geri getirmek

Dünyanın nükleer enerjiyle dramatik bir geçmişi var. 1986 yılında, Çernobil Nükleer Santrali’nin bir reaktöründe yaşanan nükleer kaza, dünya tarihine büyük bir çentik attı. Toplamda 60 kişinin hayatını kaybettiği bu kaza sonrasında 350 bin kişi tahliye edildi. Çernobil, ticari nükleer enerji tarihinde radyasyona bağlı ölümlerin meydana geldiği tek kazaydı. Kazaya, hatalı reaktör tasarımının sebep olduğu açıklandı.

Bir başka kaza, Japonya’daki Fukushima Daiichi fabrikasında meydana geldi.

11 Mart 2011 yılında Japonya, 9.0 büyüklüğünde depremle sarsıldı. Depremi, dalga boylarının 10 metreye ulaştığı tsunami takip etti. Bu felaket, Fukushima Daiichi Nükleer Santrali'ndeki kazayı tetikledi. Kazadan sonra bazı reaktörlerde erime gerçekleşti. AFAD’ın paylaştığı bilgiye göre 31 Aralık 2011’de Tepco, saha içinde çalışan 19 binden fazla kişinin bu kaza sebebiyle radyasyona maruz kaldığını açıkladı.

Dünya tarihine işlenen bu kazalar, ülkelerin nükleer enerji konusunda temkinli hareket etmesine neden oldu. Ancak günümüzde, daha güvenli çalışma şekilleri söz konusu.

Gazeteci Michael Shellenberger, Ağustos 2023’te CNBC’ye yaptığı bir açıklamada, Fukushima'dan yaklaşık 12 yıl sonra, tesislerin işletme konusunda daha iyiye gittiğini, artık daha verimli, daha güvenli çalıştığını söyledi. Ayrıca eğitimlerin de daha sıkı verildiğine dikkat çekti.

Günümüzde nükleer santraller için güvenliği artıran daha yeni tasarımlar söz konusu.

Düşüş var, eleştiri var

Nükleer enerjinin potansiyelini ortaya çıkarmak için birçok ülke harekete geçti. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Belçika’da düzenlenen bir zirvede, nükleer teknolojnin temiz enerjiye geçişte önemli bir rol oynayabileceğini söyledi. New York Times’ta yer alan makaleye göre Leyen, bu pazarın yavaş ve istikrarlı bir düşüş içinde olduğunu da kabul etti.

Yenilenebilir enerji kaynakları arasında rüzgar ve güneş enerjisi öne çıkıyor. Sadece güneş enerjisi geçen yıl tüm dünyada 400 GW’den fazla kapasite artışı yaşadı. Bu da bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 66‘lık bir yükseliş demek.

Öte yandan PRIS’ın verilerine göre, 2023 yılında dünya çapındaki 417 nükleer reaktörün kapasitesi 375 bin GW olarak kaydedildi.

Aralık 2023’te düzenlenen Birleşmiş Milletler iklim konferansında Biden yönetimi, birçok ülkeyi, 2050 yılına kadar nükleer enerji kapasitelerini 3’e katlamaya ikna etti. Bu ülkeler arasında Fransa, İngiltere, Japonya ve Güney Kore öne çıkıyor. Ayrıca ABD, 2050 yılındaki net sıfır hedefine, nükleer enerji olmadan ulaşılamayacağına da inanıyor.

Kanada, İsveç ve İngiltere gibi ülkeler de mevcut santrallerinin ömrünü uzatmak ve inşa etmek için baskılar yapıyor. Ancak çoğu süreç henüz başlangıç aşamasında. World Nuclear Association’a göre toplam 16 ülkede, 60 nükleer santral inşa aşamasında. Batı Avrupalı ülkelerden Birleşik Krallık’ta 2, Fransa’da ise sadece 1 nükleer reaktör inşa ediliyor. Diğer ülkeler arasında Çin, Hindistan ve Rusya öne çıkıyor.

1979 yılı verilerine göre, o yıllarda dünyada 234 reaktör inşa ediliyordu. Yeni sayı ise 1979’un neredeyse 4'te 1'ine denk geliyor.

ABD'de yaklaşık 42 yıldır çalışan, 100 GW işletme kapasitesine sahip 90'dan fazla reaktör var. 2050 yılı için koyulan hedefi ABD özelinde değerlendiren New York Times, hedefe ulaşmak için, mevcut kapasiteye ek 200 GW’lik kapasiteye ihtiyaç olduğunu söylüyor. Küresel olarak bakıldığında da bu, son 70 yılda inşa edilen mevcut kapasitenin, çok daha kısa sürede, 3’e katlaması demek.

Enerji Bakanlığı bu çabaların ABD’ye toplam maliyetinin 700 milyar dolar olduğuna dikkat çekiyor.

ABD’nin Georgia eyaletinde 2 yeni reaktör inşa edilmişti. Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsü müdürü David Schlissel, bu reaktörlerin ortalama maliyetlerinin MW başına 21.2 milyon dolar olduğunu söyledi. Bu da GW başı 21.2 milyar dolar demek. Bu hesaplamadan yola çıkarak, 200 GW’lik bir santral inşa etmenin maliyetinin en az 4 trilyon dolara denk geldiği söyleniyor. Tabii buna ek maliyetler de katıldığında miktar çok daha yukarılara çıkabilir.

Türkiye’nin nükleer enerji santrali: Akkuyu NGS

Birçok ülke gibi Türkiye’de de inşası devam eden bir nükleer enerji santrali bulunuyor: Akkuyu Nükleer Enerji Santrali. Mersin’de inşa edilen tesisin tüm süreçlerini Yap-İşlet-Sahip Ol iş modeliyle Rusya Atom Enerjisi Kurumu (ROSATOM) üstleniyor.

Tesisin ilk reaktörünün 2025 yılında faaliyete başlaması planlanıyor.

Türkiye’nin nükleer santrali ile ilgili araştırmaları 1970’li yıllara kadar uzanıyor. 1970’lerde başlayan fizibilite çalışmaları sonucunda tesisin Mersin’deki Akkuyu sahasında kurulabileceğine karar verildi. 1976’da bu saha için yer lisansı alındı.

600 MW üretim planıyla ihaleye çıkıldı.

İhaleyi İsveçli ASEA Atom şirketleri almıştı ama şirket, dış kredi bulamadı. Proje durdu.

1983’te başka şirketlerle görüşüldü. O dönem Yap-İşlet-Devret modeli teklif edilince görüşmeler sonlandırıldı.

1998’de saha için üçüncü kez ihaleye çıkıldı. Ancak o zamanda başka enerji kaynaklarının geliştirilmesine gerek görülmedi ve ihale iptal edildi.

2004 yılında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, reaktör için duyuru yaptı. Kasım 2007’de nükleer santral kurulumu ve enerji satışına ilişkin kanun kabul edildi.

2010 yılında ROSATOM ile anlaşma imzalandı. Nisan 2015’te tesisin deniz yapılarının ve limanının temelleri atıldı.

Nisan 2018’de birinci ünitenin,
Haziran 2020’de ikinci ünitenin,
Mart 2021’de üçüncü ünitenin ve
Temmuz 2022’de dördüncü ünitenin temeli atıldı.

Nisan 2023’te santral yakıt çubuklarına kavuştu. Böylece tam anlamıyla nükleer tesis niteliği kazanmış oldu. Santral tamamlandığında 4 bin 800 megavat saat kapasiteye sahip olacak.

Türkiye’nin Akkuyu dışında Sinop ve Kırklareli’nde de nükleer tesis inşa etme planları bulunuyor. Kırklareli-İğneada’daki tesis için Çinli şirketlerle görüşülüyor. Sinop’taki tesisin kuruculuğunu ise Türkiye Nükleer Enerji Anonim Şirketi (TÜNAŞ) üstleniyor.

Akkuyu NGS olmak üzere inşa edilecek tüm nükleer enerji santralleriyle hedef, Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığını azaltmak. Akkuyu NGS tamamlandığında toplam 4 bin 800 MW kapasiteye sahip olacak ve Türkiye'nin elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 10'unu karşılayabilecek.