Doların küresel egemenliği sınanıyor: Hakimiyeti geriledi
- Merkez bankalarının rezervlerinde dolar hakimiyeti azalıyor. IMF verilerine göre 1999 yılında bu hakimiyet yüzde 71 iken, geçen yıllar içinde yüzde 59'a geriledi.
- ABD dolarının küresel finansal piyasalardaki baskın rolü, özellikle ABD'nin yaptırımları, artan borç yükü, gelişmiş ödeme teknolojileri ve merkez bankası dijital para birimleri gibi faktörler nedeniyle zorluklarla karşı karşıya.
- Doların dünya rezervlerindeki payı son yıllarda düşerken, diğer para birimlerinin payı artış gösteriyor. Ancak uzmanlar, doların yakın vadede bu konumunu kaybetmesinin olası olmadığını belirtiyor.
ABD doları, önde gelen rezerv para birimi olmaya devam etse de Uluslararası Para Fonu'na (IMF) göre, küresel döviz rezervlerinde geleneksel olmayan para birimlerine karşı yerini yavaş yavaş kaybediyor.
Brookings Enstitüsü araştırmacılarına göre, doların finansal piyasalardaki lider konumunu zorlayan bazı zorluklar var.
Doların kullanımı son birkaç on yıldır sürekli olarak azaldı. IMF verileri, doların 2024 başında tüm küresel rezervlerin yüzde 59'unu oluşturduğunu gösteriyor. Bu oran 1999'da yüzde 71 idi.
Bu arada, geleneksel olmayan döviz rezervlerinin payı da arttı. Avustralya doları, İsviçre frangı ve Çin yuanı gibi para birimleri, bu yılın başında tüm merkez bankası rezervlerinin yüzde 11'ini oluşturdu. Bu oran da 1999'da yüzde 2 seviyesindeydi.
Küresel rezervlerde para birimlerinin oranları şöyle:
Ülke | Para Birimi | Başlangıç Tarihi | Artış Oranı (Yaklaşık) |
Çin | Yuan (RMB) | 2016 | %2 |
İsviçre | İsviçre Frangı (CHF) | 2012 | %1.50 |
Kanada | Kanada Doları (CAD) | 2012 | %2 |
Avustralya | Avustralya Doları (AUD) | 2012 | %2.50 |
Çeşitli Ülkeler | Diğer Para Birimleri | 2016 | %3 |
Not: IMF'nin COFER verileri, Avustralya, Kanada ve İsviçre için döviz rezervlerinin para birimine göre dağılımını Ekim 2012'den, Çin için ise Temmuz 2016'dan öncesini göstermiyor.
Yatırımcılar doların konumundan endişeli
Bu düşüş, yatırımcılar arasında doların finansal piyasalardaki lider konumunu kaybedebileceğine dair bazı endişeler uyandırdı. Business Insider'a göre çoğu uzman bunun yakın zamanda gerçekleşmeyeceğini söylese de Brookings Enstitüsü doların baskın statüsünün bazı önemli zorluklarla karşı karşıya olduğunu belirterek dört faktöre dikkat çekti.
Dolardan uzaklaşan ülkeler
ABD, 2022 yılında başlayan Rusya-Ukrayna savaşından sonra Rusya ve müttefiklerine yaptırımlar uygulamaya başladı. Bu durum, Rusya ve diğer BRICS ülkelerinde dolar kullanımını azaltma yönünde bir eğilime yol açtı. Bu ülkeler, Batı'nın ticaret kısıtlamalarına tepki olarak dolardan uzaklaşmayı hedeflediklerini belirttiler.
Bu ülkeler arasında özellikle Rusya, edolardan büyük ölçüde alınmak için adımlar attı. Örneğin yuan-ruble döviz kurunu belirledi. Ayrıca dolara alternatif bir para birimi önerdi. Dolar bağımlı olmayan alternatif bir ödeme platformunu öne çıkardı.
Rusya Merkez Bankası verilerine göre 2016-2017 yılları arasında ülkenin dolar rezerv oranı yüzde 40'tan yüzde 46'ya çıkarken, 2020-2021 arasında oran yüzde 22'den yüzde 16'ya geriledi. 2016 yılında yuan rezerv para olarak listelenmezken, 2020-2021 yılları arasında yuanın rezervdeki oranı da yüzde 12'den yüzde 13'e çıktı.
Dolardan uzaklaşma adımı atan tek ülke Rusya değildi.
Geçen hafta ABD Hazine Bakanlığı'nın ikincil yaptırımlarıyla karşı karşıya kalan Çin de dolardan uzaklaşma sinyalleri verdi ve yuanı, dolara bir alternatif olarak öne çıkardı. 2014 yılında Çin'in döviz rezervlerinin yaklaşık yüzde 79'u dolar cinsindeydi. Ancak, 2020'lere gelindiğinde bu oran yüzde 60'lara kadar geriledi.
Brookings araştırmacıları, ABD Hazine Bakanı Janet Yellen'in yorumlarına atıfta bulunarak tüm bu yaşananlarla ilgili şu yorumu yaptı:
"ABD yaptırımlar konusunda keyfi davranırsa, tek taraflı hareket ederse ve bir ekonomik devlet doktrini geliştiremezse, dolar tahtından indirilebilir."
ABD'nin artan borç yükü doları için tehlikeli
ABD'nin artan borç yükü, dolar sahiplerini daha temkinli hale getirebilir. Özellikle de ABD'nin borçlarını geri ödeyemeyeceği endişesi varsa.
ABD'nin borcu ilk kez 35 trilyon doları aşsa da borç dengesi henüz sürdürülemez seviyelere ulaşmış değil. Öte yandan hükümetin hızlı harcama temposu piyasaları yatıştırmak için çok az şey yaptı. Örneğin Fitch, geçen yıl ABD'nin kredi notunu, "yönetim standartlarındaki sürekli bozulma" gerekçesiyle düşürdü.
Araştırmacılar, "Ödenekler konusunda çekişme yaşanırken, Kongre hükümeti birkaç kez kapattı. Daha fazla siyasi istikrarsızlık, dolara olan yatırımcı güvenini sarsabilir" dedi. Kongre Bütçe Ofisi, ABD ulusal borcunun 2034 yılına kadar 56 trilyon doları aşacağını öngörüyor.
Ödeme teknolojileri gelişiyor
Daha gelişmiş ödeme sistemleri, geleneksel olmayan para birimlerinde işlem yapmayı kolaylaştırdı. Bu durumun ABD dolarına olan talebi azaltabileceği de konuşuluyor.
Brookings Enstitüsü kıdemli üyesi Eswar Prasad, "Tipik olarak, bu tür para birimlerinin dolara dönüştürülmesi ya da tam tersi daha kolay ve daha ucuzdu. Ancak örneğin Çin ve Hindistan, ticaret yapmak için artık para birimlerini dolara çevirmek zorunda kalmayacak. Bunun yerine, doğrudan değişim daha ucuz hale gelecek. Sonuç olarak, özellikle dolar olmak üzere 'aracı para birimlerine' olan bağımlılık azalacak" dedi.
CBDC'lerin yükselişi
Merkez bankaları tarafından çıkarılan merkez bankası dijital para birimleri (CBDC) de geleneksel olmayan para birimlerinin kullanılmasını kolaylaştırabilir ve ucuzlaştırabilir. Çin, bu tür bir CBDC geliştiriyor. Çin'in sınır ötesi bankalar arası ödeme sistemi CIPS'in son birkaç yılda hızla büyüdüğüne dikkat çekiliyor.
Fed kendi anlık ödeme ağını oluştursa da CBDC oluşturma yolunda adım atmadı. Powell, geçen yıl bir dijital para biriminin yasama onayı gerektireceğini belirtti. Bu, ABD'nin diğer ülkelerin gerisinde kalma riskini taşıdığı anlamına geliyor. Öte yandan diğer ülkeler dijital ödeme teknolojisinde hızla yol alıyor.
Yine de uyarılara rağmen, çoğu döviz uzmanı, doların zayıflamasının ABD veya para birimi için kısa vadede bir tehdit olmadığını düşünüyor.
Şu anda, finansal piyasalarda dolara yakın bir rakip yok. Ayrıca dolardan vazgeçmeye çalışan ülkeler, daha yavaş büyüme ve yatırım değerinde kayıp gibi bir dizi ekonomik sonuçla karşı karşıya kalabilir.