Eğitim ve oyundan uzak, tehlikeye yakın: Çocuk işçiliğinde bilanço ağırlaşıyor

Derya Yüce
PAYLAŞ
  • Uluslararası Çalışma Örgütü Türkiye Direktörü Yasser Ahmed Hassan, Cnbce.com'a verdiği röportajda, çocuk işçiliğiyle ilgili verilerin endişe verici olduğunu duyurdu. Hassan, ILO ve UNICEF'in 2023 yılında yayımladığı tahminlere göre, dünya genelinde yaklaşık 160 milyon çocuğun çalıştığını belirtti. Bu çocukların 63 milyonunun kız, 97 milyonunun ise erkek olduğunu aktaran Hassan, “Özellikle 79 milyon çocuğun, sağlığını, güvenliğini ve ahlaki gelişimini doğrudan tehdit eden tehlikeli işlerde çalışıyor olması, durumun ciddiyetini ortaya koyuyor” dedi.
  • Hassan, çocuk işçiliğinin Türkiye’de özellikle üç sektörde yoğunlaştığını ifade ederek, “Tarım sektörü başta geliyor. Çocuk işçiliğinin yüzde 30,8’i tarımda, yüzde 23,7’si sanayide ve yüzde 45,5’i hizmet sektöründe gerçekleşiyor. Özellikle mevsimlik tarım, çocuklar için hem fiziksel hem sosyal açıdan büyük riskler taşıyor” dedi. Dünya genelinde yaklaşık 112 milyon çocuğun tarım sektöründe çalıştığını, bu rakamın toplam çocuk işçiliğinin yüzde 70’i anlamına geldiğini, mevsimsel, aile temelli ve kırsal alanlara dayalı yapısı nedeniyle bu alanlarda denetimin neredeyse imkansız hale geldiğine dikkat çekti.
  • ILO Türkiye Ofisi olarak, çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılması için kamu kurumları, sosyal taraflar, yerel yönetimler ve uluslararası ortaklarla işbirliğini artırmaya devam edeceklerini ifade eden Hassan, Türkiye’nin bu alandaki küresel rolünün güçlenerek sürdüğünü vurguladı. Hassan, “Türkiye, kararlı adımları ve kapsayıcı yaklaşımıyla bölgesel ve küresel düzeyde örnek teşkil ediyor. Biz de her çocuğun sömürüden uzak, güvenli bir çocukluk hakkına ulaşabilmesi için bu sürece katkı sağlamaya kararlıyız” ifadelerini kullandı.
  • Erken yaşta iş hayatına atılmak zorunda kalan çocuklarda, sadece fiziksel değil, psikolojik açıdan da derin yaralar açıyor. İstanbul Esenyurt Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Şule Aydın Yeral, çocukluk döneminde yüklenen ağır sorumlulukların, çocuğun gelişim düzeyine uygun olmayan roller üstlenmesine yol açtığını belirtti.
Eğitim ve oyundan uzak, tehlikeye yakın: Çocuk işçiliğinde bilanço ağırlaşıyor

Bugün dünyada yaklaşık 160 milyon çocuk işçi var. Yani her 10 çocuktan biri oyun parklarında değil; birçoğu okul sıralarını hiç görmemiş bile. Kimi konfeksiyon atölyelerinde, kimi oto tamircilerinde, kimi de tarım arazilerinde ağır şartlar altında çalışıyor. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği 23 Nisan’da, çocuk olduğu unutulan çocukları hatırlamak için kaleme alınan bu dosya haber; istatistiklerin ötesinde, o küçük ellerin taşıdığı büyük yükün hikâyesidir.

ILO: Tehlikeli işlerde çalışan 79 milyon çocuk var

Uluslararası Çalışma Örgütü Türkiye Direktörü Yasser Ahmed Hassan, Cnbce.com’a verdiği röportajda, çocuk işçiliğiyle ilgili son verilerin dünya genelinde endişe verici olduğuna dikkat çekti. ILO ve UNICEF’in 2023 yılında yayımladığı en güncel ortak tahminlere göre, dünya genelinde yaklaşık 160 milyon çocuğun çalıştığını belirten Hassan, bu çocukların 63 milyonunun kız, 97 milyonunun ise erkek olduğunu aktardı. “Özellikle 79 milyon çocuğun, sağlığını, güvenliğini ve ahlaki gelişimini doğrudan tehdit eden tehlikeli işlerde çalışıyor olması, durumun ciddiyetini ortaya koyuyor” diyen Hassan, çocuk işçiliğinde 20 yıl boyunca süren düşüşün yeniden tersine döndüğünü vurguladı. Bu olumsuz eğilimin başlıca nedenlerinin pandemi sürecinde yaşanan okul kapanmaları, küresel ekonomik krizler ve giderek derinleşen eşitsizlikler olduğunu ifade etti. Türkiye bağlamında değerlendirmelerde bulunan Hassan, her yıl yayımlanan ulusal temsil niteliğinde çocuk işçiliği verilerinin bulunmadığını ancak TÜİK’in 2019 yılında yaptığı kapsamlı araştırmanın önemli ipuçları sunduğunu ifade etti. Son 20 yıl içerisinde küresel çapta çocuk işçiliğinde düzenli bir azalma eğilimi gözlemlenmiş olmasına karşın, son dönemde bu trendde endişe verici bir geri dönüş yaşandığını ifade eden Hassan, ILO ve UNICEF tarafından hazırlanan küresel tahminlere göre, 2020 yılında çocuk işçi sayısının 160 milyona ulaştığını ve bu rakamın 2016 yılına kıyasla 8,4 milyonluk bir artışa işaret ettiğini, özellikle kaygı verici olanın ise çocuk işçilerinin yarısının yani 79 milyonunun sağlık ve güvenliklerini doğrudan tehdit eden işlerde çalıştıklarına dikkat çekti. Hassan, “Bu geriye gidiş, COVID-19 pandemisi, devam eden silahlı çatışmalar, iklim kaynaklı yer değiştirmeler ve enflasyona bağlı yoksulluk gibi birbiriyle bağlantılı küresel krizlerden kaynaklanmaktadır” dedi. Bu krizlerin özellikle kırılgan durumda olan aileleri orantısız bir şekilde etkilediğini, daha fazla çocuğun sömürücü çalışma koşullarına maruz kalmasına yol açtığını vurguladı.

Eğitim ve oyundan uzak, tehlikeye yakın: Çocuk işçiliğinde bilanço ağırlaşıyor - Resim : 1

“Çocuk işçilerin yüzde 4’ü 12 yaşından küçük”

Türkiye bağlamında da değerlendirmelerde bulunan Hassan, Türkiye’de çocuk işçiliğinin göründüğünden çok daha yaygın ve karmaşık olduğuna dikkat çekti. Mevcut verilerin buzdağının sadece görünen kısmını yansıttığını, özellikle kayıt dışı alanlarda ve mevsimlik tarımda çalışan çocukların sistematik izleme dışında kaldığını belirten Hassan, Türkiye’de her yıl düzenli yayımlanan ulusal temsil niteliğinde çocuk işçiliği verilerinin bulunmadığını, ancak TÜİK tarafından 2019 yılında gerçekleştirilen en kapsamlı araştırmanın çarpıcı göstergeler sunduğunu belirtti. Bu araştırmaya göre, 5-17 yaş grubunda yaklaşık 720 bin çocuğun ekonomik faaliyetlerde yer aldığını aktaran Hassan, “Bu oran, çocuk nüfusunun yüzde 4,4’üne tekabül ediyor. Ancak bu rakamın, özellikle mülteci çocuklar ve kayıt dışı alanlarda çalışanlar gibi görünmeyen grupları kapsamadığını unutmamalıyız” uyarısında bulundu. Hassan, çocuk işçiliğinin Türkiye’de özellikle üç sektörde yoğunlaştığını ifade ederek, “Tarım sektörü başta geliyor. Çocuk işçiliğinin yüzde 30,8’i tarımda, yüzde 23,7’si sanayide ve yüzde 45,5’i hizmet sektöründe gerçekleşiyor. Özellikle mevsimlik tarım, çocuklar için hem fiziksel hem sosyal açıdan büyük riskler taşıyor” dedi.

Türkiye’de Çocuk İşçiliğinin Sektörel Dağılımı %
Tarım 30,8
Sanayi 23,7
Hizmet 45,5

Küresel ölçekte de çocuk işçiliğinin üç ana sektörde yoğunlaştığını vurgulayan Hassan, tarımın başlıca alan olduğunu kaydetti. Dünya genelinde yaklaşık 112 milyon çocuğun tarım sektöründe çalıştığını, bu rakamın toplam çocuk işçiliğinin yüzde 70’i anlamına geldiğini, mevsimsel, aile temelli ve kırsal alanlara dayalı yapısı nedeniyle bu alanlarda denetimin neredeyse imkansız hale geldiğine dikkat çekti. Sanayi ve hizmet sektörlerinin de ciddi sorunlar barındırdığını ifade eden Hassan, “Özellikle küçük atölyeler, seyyar işler ve ev hizmetleri gibi kayıt dışı alanlarda çalışan çocukların koşulları oldukça ağır. Bu çocuklar çoğu zaman ücretsiz aile işçisi ya da düşük ücretli çalışanlar olarak sistem dışına itiliyor” dedi. Çalışan çocukların yüzde 80’inin 15-17 yaş grubunda yer aldığını, ancak yüzde 4 gibi bir oranın 12 yaş altındaki çocuklardan oluştuğunu belirten Hassan, bu yaş grubundaki çocukların maruz kaldığı sömürü riskinin daha yüksek olduğuna dikkat çekti. Küresel ölçekte en yoğun çocuk işçiliğinin 5-11 yaş grubunda görüldüğünü, bu yaş aralığının toplam çocuk işçi nüfusunun neredeyse yarısını yani yaklaşık yüzde 48’ini oluşturduğunu, 12-14 yaş aralığının yüzde 28 oranında, 15-17 yaş grubunun da yüzde 25 oranında iş hayatında olduğuna işaret eden Hassan, “Özellikle küçük yaştaki çocuklar kırsal ve ulaşılması zor bölgelerde çalışıyor. Genellikle aile temelli tarımsal faaliyetlerde istihdam ediliyorlar. Bu da onları görünmez ve denetimsiz bırakıyor” dedi.

Yaş Grubu Küresel Oran (%) Türkiye Oranı (%) TÜİK 2019
5-11 yaş 48% 4,40%
12-14 yaş 28% 15,90%
15-17 yaş 25% 79,70%

“Çocuk işçiliğini yoksulluk ve eşitsizlik tetikliyor”

Dünyada çocuk işçiliğinin en yaygın olduğu bölgenin Sahra Altı Afrika olduğunu belirten Hassan, “Bu bölgede çocukların yüzde 24’ü, yani 86 milyondan fazlası çeşitli iş kollarında çalışıyor. Üstelik 2016’dan bu yana çocuk işçi sayısında 16,6 milyonluk bir artış yaşandı” dedi. Çocuk işçiliğinin bu kadar yaygın olmasının altında derin yapısal sorunların yattığını belirten Hassan, yoksulluğun, silahlı çatışmaların, göçün, gıda krizinin ve eğitime erişimdeki eşitsizliklerin bu tabloyu beslediğini, bazı ülkelerde çocukların yüzde 40’ının çalıştığını ifade etti. Avrupa ve Kuzey Amerika gibi bölgelerde ise çocuk işçiliğinin oldukça düşük oranlarda seyrettiğini vurgulayan Hassan, “Bu bölgelerde oranlar genellikle yüzde 1’in altında. Bu durum, etkin sosyal koruma mekanizmaları, zorunlu eğitim sistemi ve güçlü çocuk koruma yasalarının bir sonucudur” dedi. Hassan, çocuk işçiliği ile kırılgan devlet yapıları, zayıf denetim sistemleri ve uygulanmayan yasalar arasında doğrudan bir ilişki olduğunu belirterek, “Güçlü bir hukuk sistemi, etkili sosyal politikalar ve çocuk haklarını merkeze alan yaklaşım şart” ifadelerini kullandı.

ILO: Türkiye, rehber ülke statüsünde

Türkiye’nin çocuk işçiliğiyle mücadelesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan ILO Türkiye Ofisi Kıdemli Program Yöneticisi Yasser Ahmed Hassan, özellikle mevsimlik tarım ve tehlikeli kentsel sektörlerdeki çocuk işçiliğini sona erdirmeye yönelik bütüncül projeler yürüttüklerini söyledi. Çalışmalarının, Türkiye’nin ulusal programları ve uluslararası taahhütleriyle tam uyum içinde sürdüğünü belirten Hassan, hedeflerinin 2025 yılına kadar çocuk işçiliğinin tüm biçimlerinin ortadan kaldırılması olduğunu vurguladı. “Eğitim, sosyal koruma, iş teftişi ve paydaş katılımı ekseninde şekillenen projelerimiz, çocuk işçiliğini hem önleyici hem de iyileştirici adımlarla ele alıyor” diyen Hassan, 2024 itibarıyla üç büyük ölçekli projenin hayata geçirildiğini söyledi. Bu projelerin tamamında, çocukların eğitime ve sosyal haklara erişimini artırmak, aileleri desteklemek ve kurumsal kapasiteyi güçlendirmek gibi hedeflerin öne çıktığını kaydetti. Türkiye’nin bugüne kadar çocuk işçiliğiyle mücadelede önemli ilerlemeler kaydettiğini hatırlatan Hassan, “1990’lı yıllarda çocukların işgücüne katılım oranı yüzde 15’lerdeydi. Bugün bu oran yüzde 4,4’e kadar düştü. Bu önemli başarıda, yasal reformlar, denetim sistemlerinin güçlendirilmesi ve eğitime erişimin yaygınlaştırılması belirleyici oldu” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin ILO tarafından yürütülen Alliance 8.7 ortaklığı kapsamında 2024 yılında “Rehber Ülke” ilan edildiğini hatırlatan Hassan, bu statünün Türkiye’nin siyasi kararlılığını ve kurumsal kapasitesini ortaya koyduğunu söyledi. Ayrıca, mevsimlik tarım işçilerine ve çocuk işçiliğine yönelik Cumhurbaşkanlığı ve MEB genelgeleriyle politika düzeyinde önemli adımlar atıldığını belirtti. Hassan, “Çocuk işçiliğiyle mücadele çok boyutlu ve uzun vadeli bir çaba gerektiriyor. Kayıt dışılık, yoksulluk ve yerinden edilme gibi temel risklere karşı sosyal koruma sistemlerinin güçlendirilmesi şart. Aynı zamanda toplumda kalıcı farkındalık yaratmak ve davranış değişikliği sağlamak da en az yapısal müdahaleler kadar önemli” dedi. ILO Türkiye Ofisi olarak, çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılması için kamu kurumları, sosyal taraflar, yerel yönetimler ve uluslararası ortaklarla işbirliğini artırmaya devam edeceklerini ifade eden Hassan, Türkiye’nin bu alandaki küresel rolünün güçlenerek sürdüğünü vurguladı. Hassan, “Türkiye, kararlı adımları ve kapsayıcı yaklaşımıyla bölgesel ve küresel düzeyde örnek teşkil ediyor. Biz de her çocuğun sömürüden uzak, güvenli bir çocukluk hakkına ulaşabilmesi için bu sürece katkı sağlamaya kararlıyız” ifadelerini kullandı.

Eğitim ve oyundan uzak, tehlikeye yakın: Çocuk işçiliğinde bilanço ağırlaşıyor - Resim : 2

“Eğitim ve oyundan uzak büyüyen çocuk risk altında”

Erken yaşta iş hayatına atılmak zorunda kalan çocuklarda, sadece fiziksel değil, psikolojik açıdan da derin yaralar açıyor. İstanbul Esenyurt Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Şule Aydın Yeral, çocukluk döneminde yüklenen ağır sorumlulukların, çocuğun gelişim düzeyine uygun olmayan roller üstlenmesine yol açtığını belirtti. Yeral, çalışan çocuklarda duygu durum bozuklukları, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu, düşük özsaygı, yetersizlik duyguları, mutsuzluk ve umutsuzluk gibi pek çok psikolojik sorunun görülebildiğine dikkat çekti. “Çocuklukta yaşanan bu tür deneyimler, bireyin hayata bakışını şekillendirerek ilerleyen yaşlarda ebeveyn tutumlarını, meslek seçimini ve genel yaşam doyumunu olumsuz etkileyebilir” dedi. Ayrıca kronik yorgunluk, uyku bozuklukları, beslenme sorunları ve çeşitli fiziksel rahatsızlıkların da bu çocuklarda yaygın şekilde görüldüğünü vurguladı. Gelişim psikolojisi açısından çocukluk döneminin kritik bir süreç olduğuna dikkat çeken Yeral, bu dönemde çocukların oyun oynayabilmesinin, yaşıtlarıyla sosyal etkileşim kurabilmesinin ve eğitime erişebilmesinin son derece önemli olduğunu vurguladı. Yeral, “Oyun yalnızca eğlenceli bir etkinlik değil; problem çözme, yaratıcılık, sosyal beceriler, duygusal ifade ve stresle baş etme gibi birçok önemli gelişim alanını destekleyen temel bir araçtır. Oyundan mahrum kalan çocuklar bu becerileri edinmede zorluk yaşayabilir” ifadelerini kullandı. Eğitim hakkının da çocuk gelişimi açısından vazgeçilmez olduğuna dikkat çeken Yeral, “Eğitime erişemeyen ya da eğitim sürecini sürdüremeyen çocuklar yalnızca akademik anlamda geri kalmaz; özgüven gelişimi, gelecek planlaması ve toplumsal aidiyet duygusunda da eksiklikler yaşanabilir. Bu durum, çocukların yetişkinlik dönemlerinde daha düşük gelir düzeyine sahip olma, iş güvencesizliği yaşama ve sosyoekonomik döngü içerisinde dezavantajlı konumda kalma riskini artırır” değerlendirmesinde bulundu.

Eğitim ve oyundan uzak, tehlikeye yakın: Çocuk işçiliğinde bilanço ağırlaşıyor - Resim : 3

“Çocuk işçiliğiyle mücadelede bütüncül yaklaşım şart”

Çocukların çoğu zaman kayıt dışı çalıştığını ve bu nedenle fark edilmelerinin güç olduğunu belirten Yeral, özellikle kırsal ve dezavantajlı bölgelerde psikolojik destek hizmetlerine erişimin sınırlı kaldığına dikkat çekti. Çocuk işçiliğinin aile yoksulluğu, ebeveyn ihmali ve eğitime erişim sorunlarıyla yakından ilişkili olduğunu dile getiren Yeral, “Mevcut destek sistemleri genellikle sorun ortaya çıktıktan sonra devreye giriyor. Oysa önleyici çalışmalarla risk altındaki çocukların erken dönemde tespit edilmesi çok daha etkili olacaktır” dedi. Yeral, toplumun çocuk hakları konusunda bilinçlendirilmesinin de bu mücadelenin önemli bir parçası olduğunun altını çizdi. Çocuk işçiliğiyle mücadelede yalnızca çocuğu değil, ailesini, yaşadığı çevreyi ve eğitim sistemini de içine alan bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğini vurgulayan Yeral, “Bu sorunu hem bireysel hem de toplumsal düzeyde ele almak, nedenlerini anlamak ve kalıcı çözümler geliştirmek açısından büyük önem taşıyor” dedi. Farkındalığın, görünmeyen zararların görünür kılınmasını sağlayabileceğine işaret eden Yeral, sosyal çevrenin çocuklardaki ruhsal değişimleri fark edebilmesinin erken müdahale sürecini kolaylaştıracağını belirtti. “Farkındalığı yüksek bir toplum, çevresindeki çocuklara karşı daha duyarlı olur; bu da hem psikolojik etkilerin önlenmesine katkı sunar hem de ilgili sosyal politikaların güçlenmesini sağlar” diyen Yeral, devletin ve sivil toplum kuruluşlarının birlikte hareket ettiği bir yapının kurulması gerektiğini dile getirdi. Yeral, risk altındaki çocukların erken tespit edilmesini sağlayacak mekanizmaların güçlendirilmesinin önemine dikkat çekerken, “Psikolojik destek uygulamaları mutlaka çocukların yaşadıkları deneyimlere duyarlı ve bilimsel temele dayalı olmalı. Hem bireysel hem de aile odaklı müdahalelere yer verilmeli. Ayrıca çalışmak zorunda kalmış çocukların yeniden eğitime uyum süreci mutlaka desteklenmeli” ifadelerini kullandı.