Mehmet Gerz: Birçok kredili pozisyon likide oluyor, borsada ağırlık var

PAYLAŞ

Ata Portföy Genel Müdürü Mehmet Gerz, Borsa İstanbul'da yabancı yatırımcıların hisse alımları için kurun seviyesinin de önemli olduğuna dikkat çekerken kontrollü kurun sakıncasına da dikkat çekti.

Gerz şunları söyledi:

"Eylül enflasyonu beni de şaşırttı.

Yani aylık yüzde 3 gelmesi ki böyle yüzde 2'nin altına gelmesini hatta ilerleyen aylarda yüzde 1.5'a yakınsamasını bekliyoruz ki Merkez Bankası da onu bekliyor. Yani yıllık enflasyona değil de aylık tempoya bakın diyor ki o trendi yansıtır. Şimdi yüzde 3 gelmesi Merkez Bankası'nın bu söylemini ve bütün hesabı bozdu. Dolayısıyla biz de Kasım ayı gibi ilk faiz indirimini bekliyorduk. Şimdi aralık gibi bekliyoruz.

Hatta bazı kurumlar dediğiniz gibi Ocak yeni yılda başlar gibi bekliyor. Ve bu faiz seviyesi de yüzde 50 bayağı ekonomiyi yavaşlatmaya başladı. Her tarafta yavaşlama görüyoruz. Merkez Bankası ekonominin FED'in yaptığı gibi diyeyim, bir çökmesine, bir resesyona düşmesini istemeyecektir.

Yani öyle bir senaryo beklemiyoruz ama bir noktada indirmeye başlaması lazım çünkü ekonomi büyük bir yük büyük bir faiz yükü taşıyor. Bunu borsadaki şirketlerden de görüyoruz yani son iki çeyrek adeta kayıp çeyrekler oldu. İkinci ve üçüncü çeyrek. Çünkü şirketler faize çalışıyorlar: Borcu olan şirketler.

Dolayısıyla borsada da görüyoruz. Bir yere gidemiyor borsa. Örneğin kredili pozisyonlar borsada önemlidir. Faiz seviyesi yüzde 50 iken borsada kredili pozisyonlar oradaki maliyetler yüzde 80'e yakındır. Yani yüzde 80'le hisse senedi taşımak büyük bir maliyet ve o pozisyonlarında büyük oranda bozulduğunu, likidite edildiğini görüyoruz son haftalarda.

Öyle olunca borsada ciddi bir yavaşlama var, ağırlık var. Yabancı yatırımcının gelmesi bekleniyordu. Yabancı yatırımcı da gelmiyor ve oradaki temel itirazın kur noktasında düğümlendiğini görüyoruz. Türkiye'de kur şu anda yönetilen bir kur olduğu için. Yani serbest piyasada dalgalı kur rejiminde belirlenmediği için.

Ciddi ve büyük yabancı yatırımcılar bu noktada girmekte imtina ediyorlar. Çünkü yabancı yatırımcı Türkiye'de hisse alırken. Hisseyi aldığı fiyat önemli TL bazında ama bir de dolarını veya eurosunu bozduğu kur da önemli. O kurun piyasada serbestçe oluşmasını ister. Yani bir hükümetin dikte ettiği veya Merkez Bankasının yönettiği bir kur adil bir kur seviyesi olmayabilir.

İhracatçının 5-6 sene sürekli ekmeğine yağ süren kur rejimi vardı. Sürekli TL aşırı değer kaybetti. TL böyle 8 yıl değer kaybettikten sonra 1-2 yıl değer kazandı diye bu kadar feryat etmeyi de ben anlayamıyorum açıkçası.

Yani TL'nin de biraz değer kazanıma ihtiyacı var. Çünkü döviz bazında Türkiye'de TL kazananların kazançları varlıkları döviz bazında çok çok çok büyük erozyona uğramıştı. Şimdi bunun biraz dönüşünü yaşıyoruz ve bu noktada ihracatçılar da eğer sadece kura dayalı bir rekabetçiliği varsa ihracatçının O da çok rekabetçi bir durum değil demektir. Yani bu da belli olmaya başladı. İkisinin bir arasını bulmamız gerekiyor diye düşünüyorum.

Yani sürekli TL'nin değer kaybı ile yaşayan bir ihracat sektörü olamaz ki. Diğer taraftan tabii ki ihracatçıları çok cezalandıran bir kur rejimi de yani şu kur rejimi yönetilen kur rejimi yaklaşık bir senedir sürüyor. Belki bir buçuk sene. Daha ne kadar sürebilir diye baktığımızda ben altı ay altı ay bakıyorum yani bu yılın ikinci yarısına da sürüyor. İşte yılın aralık ayı, ocak ayı gibi belli olur.

2025 ilk yarıda da belki sürebilir. Ama ben 2025 ikinci yarısına kadar yaşayacağını düşünmüyorum. Yani bu kur rejimi ilelebet süremez. Çünkü yönetilen bir kurun da piyasaya bırakılması lazım. Faiz, kur bütün bu ana değişkenlerin piyasada serbest piyasada belirleniyor olması lazım.

Ama onun içinde enflasyonun bir adam akıllı düşmesi gerekiyor. Çünkü Türkiye'de enflasyon aşırı yükseldi. Yüzde 70'lere çıktı. Şimdi yüzde 50'nin altında. Hani belki böyle yüzde 30'lu rakamlara geldiğimizde 2025'in ilerleyen aylarında o zaman Merkez Bankası Ekonomi Yönetimi kuru belki tekrar serbest piyasaya bırakabilir ama henüz o noktada olduğumuzu düşünmüyorum.

Neden derseniz, çünkü enflasyon beklentileri hala çıpalanmış değil."